eğilmemiş

listen to the pronunciation of eğilmemiş
Turkish - English
unbowed
{a} not bent, not arched, strait, even
not willing to give up or accept defeat - used especially in news reports
Not subdued
erect in posture; "behind him sat old man Arthur; he was straight with something angry in his attitude"; "stood defiantly with unbowed back"
Not bowed; erect or upright
not forced to bow down to a conqueror
Not bent or arched; not bowed down
{s} not surrendering; not bowed down
(Bilgisayar) skew
{f} tilt

Don't tilt your chair back. - Koltuğunu geriye eğme.

The Earth is tilted at an angle of 23.4 degrees. - Dünya 23.4 derecelik bir açıyla eğilimlidir.

incline

He is inclined to get mad. - O, kızmaya eğilimlidir.

He is inclined to be lazy. - O tembel olmaya eğimlidir.

{f} leaning

The box is leaning to one side. - Kutu bir tarafa doğru eğik.

Tom was leaning on the fence. - Tom çitin üzerine eğiliyordu.

{f} curve

You're on top of the bell curve. - Sen çan eğrisinin tepesindesin.

Draw me the Pareto curve. - Bana Pareto eğrisini çiz.

{f} hog
{f} tilted

She stood silently, her head tilted slightly to one side. - Başı bir tarafa doğru hafifçe eğik, sessizce ayakta durdu.

The Earth is tilted at an angle of 23.4 degrees. - Dünya 23.4 derecelik bir açıyla eğilimlidir.

{f} curving
{f} inclined

He is inclined to be lazy. - O tembel olmaya eğimlidir.

Tom didn't seem inclined to elaborate and I didn't really want to know all the details anyway. - Tom ayrıntılara girmek için eğilimli görünmüyordu ve ben zaten bütün detayları gerçekten bilmiyordum.

curved
hunch
Turkish - Turkish

Definition of eğilmemiş in Turkish Turkish dictionary

Bıçak, orak gibi araçları bilemeye yarayan araç
eğilmemiş
Favorites