I am a sensitive person, you know.
- Duygulu bir kimseyim, bilirsin.
They are more emotional than we.
- Bizden daha duygulular.
They are more emotional than we.
- Bizden daha duygulular.
Tom couldn't control his emotions.
- Tom duygularını kontrol edemedi.
She can't control her emotions.
- O, duygularını kontrol edemez.
We were afraid that we might hurt his feelings.
- Biz onun duygularını incitmekten korktuk.
He looked confident but his inner feelings were quite different.
- Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
He looked confident but his inner feelings were quite different.
- Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
We were afraid that we might hurt his feelings.
- Biz onun duygularını incitmekten korktuk.
Pain is an entirely personal sensation.
- Ağrı tamamen kişisel bir duygudur.
I can't feel anything in my left foot; there's no sensation at all.
- Ben sol ayağımda bir şey hissedemiyorum; hiç duygu yok.
A dog's sense of smell is much keener than a human's.
- Bir köpeğin koku alma duygusu, bir insanınkinden çok daha keskindir.
He has an acute sense of observation.
- O güçlü bir gözlem duygusuna sahiptir.
Her feelings are easily hurt.
- Onun duyguları kolayca incinir.
He looked confident but his inner feelings were quite different.
- Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
I didn't even know that these sentiments still existed.
- Böyle duyguların hâlâ var olduğunu bilmiyordum bile.
The desire to survive and the fear of death are artistic sentiments.
- Hayatta kalma arzusu ve ölüm korkusu artistik duygulardır.
He shows warm affection for his children.
- O, çocukları için sıcak duygusal yakınlık gösteriyor.
Don't toy with her affections.
- Onun duyguları ile oyun oynama.