I could scarcely stand on my feet.
- Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
He always stands off when people are enthusiastic.
- İnsanlar çoşkuluyken, o her zaman uzak durur.
It rained for several days on end.
- Birkaç gün durmadan yağmur yağdı.
Let's wait for the rain to end!
- Yağmurun durmasını bekleyelim!
Someone is standing behind the wall.
- Birisi duvarın arkasında duruyor.
Someone is standing at the gate.
- Birisi kapıda duruyor.
At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack.
- Verdun Savaşında,Fransız güçleri bir Alman saldırısını durdurdu.
I'm getting off the train at the next stop.
- Sonraki durakta trenden ineceğim.
Halt! Stay right where you are or I'll shoot!
- Dur! Olduğun yerde kal, yoksa vururum!
The car dove into the field and, after bumping along for a time, came to a halt.
- Araba tarlaya daldı ve bir süre sarsıldıktan sonra durma noktasına geldi.
When riding the escalator, please hold the handrail and stand inside the yellow line.
- Yürüyen merdivene binerken lütfen tırabzanı tut ve sarı çizginin içinde dur.
The rule holds good in this case.
- Kural bu durumda geçerlidir.
He pushed the stalled car with all his might.
- O, bütün gücüyle durmuş arabayı itti.
He stalled the engine three times.
- Üç kez motoru durdurdu.