You shouldn't drink stagnant water.
- Durgun su içmemelisin.
The housing market is stagnant.
- Konut piyasası durgun.
Japan is still struggling to emerge from recession.
- Japonya durgunluktan kurtulmak için hala mücadele veriyor.
In spite of the depression, the prices of commodities are still high.
- Ekonomik durgunluğa karşın, ticari ürün fiyatları hala yüksek.
My business is at a standstill because of the recession.
- Benim iş durgunluktan dolayı işlemez halde.
He is a sluggish student.
- O durgun bir öğrenci.
Jane spent a very flat weekend.
- Jane durgun bir hafta sonu geçirdi.
The inactive child is far more inclined to live in a world of fantasy.
- Durgun olan çocuk bir hayal dünyasında yaşamaya daha meyillidir.
The stock market is severely depressed.
- Borsa ciddi biçimde durgun.