Tom certainly made no attempt to stop the fight.
- Tom döğüşü durdurmak için kesinlikle hiçbir girişimde bulunmadı.
John drinks too much these days. We have to stop him from drinking any more.
- John bu günlerde çok içiyor. Biz onu artık içmemesi için durdurmak zorundayız.
These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
I could scarcely stand on my feet.
- Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
Once the complaining starts, it never ends.
- Bir defa şikayet etmeye başladığında asla durmaz.
He stood at the end of the line.
- Sıranın sonunda durdu.
Someone is standing at the gate.
- Birisi kapıda duruyor.
Somebody is standing in front of his room.
- Biri odasının önünde duruyor.
She advised him to stop taking that medicine, but he felt he needed to.
- O ona o ilacı almayı durdurmasını tavsiye etti fakat o ihtiyacı olduğunu düşünüyordu.
John drinks too much these days. We have to stop him from drinking any more.
- John bu günlerde çok içiyor. Biz onu artık içmemesi için durdurmak zorundayız.
I'm getting off the train at the next stop.
- Sonraki durakta trenden ineceğim.
Were the earth to stop revolving, what do you suppose would happen?
- Dünya dönmeyi durdursa,ne olacağını tahmin edersin?
Halt! Stay right where you are or I'll shoot!
- Dur! Olduğun yerde kal, yoksa vururum!
It was because of the storm that the trains were halted.
- Fırtınadan dolayı trenler durduruldu.
Hold up, what do you think you're doing?
- Dur bakalım, Sen ne yaptığını düşünüyorsun?
The rule holds good in this case.
- Kural bu durumda geçerlidir.
Why are they stalling?
- Onlar neden duruyorlar?
A stalled car impedes traffic in the left lane.
- Durmuş bir araba sol şeritte trafiği engelliyor.
There was no stopping Tom.
- Tom'u durdurmanın imkanı yoktu.
We have no way of stopping them.
- Onları durdurmamızın hiçbir yolu yoktur.
Ben festival süresince Takayama'ya gitmek istiyorum.
- I'd like to go to Takayama during festival time.
Amerika'da kaldığı süredeki deneyimlerini bize anlatmaya başladı. Biz dikkat kesildik.
- He started to tell us his experiences during his stay in America. We were all ears.