Haber büyük karışıklık yarattı.
- The news created a lot of confusion.
O, karışıklıktan yararlanarak ortadan kayboldu.
- He disappeared, taking advantage of the confusion.
Elektrik kesildiğinde herkes şaşkınlık içinde koşuşturuyordu.
- When the electricity went off everyone was rushing about in a state of confusion.
Tom, Mary'nin yüzünde bir şaşkınlık bakışı gördü.
- Tom saw a look of confusion on Mary's face.
Kaosun antitezi düzendir.
- Cosmos is the antithesis of chaos.
Çarpık kentleşme ve kaos pek çok planlama sorunları yaratır.
- Urban sprawl and chaos create many planning problems.
The Diet broke up in confusion.
- Das Parlament ging im Durcheinander auseinader.
A lot of things happened and my schedule was messed up.
- Es geschahen eine Menge Dinge und mein Zeitplan war durcheinandergewirbelt.