Benim görevim donuk ve sıkıcı.
- My job is dull and boring.
Kozue öğretmenin dersinin, donuk, sıkıcı ve sonsuz olduğunu düşündü.
- Kozue thought the teacher's lecture was dull, boring and endless.
O, filmi çok sıkıcı buldu.
- He found the movie very dull.
Sıkıcı bir konser sırasında, kahve benim uyanık kalmamı sağladı.
- The coffee enabled me to stay awake during the dull concert.
O tip bir kişi can sıkıcıdır.
- That type of person is dull.
Bıçak o kadar kördü ki onunla eti kesemedim ve benim çakımı kullanmak zorunda kaldım.
- The knife was so dull that I couldn't cut the meat with it and I had to use my pocketknife.
Bu bıçak o kadar kör ki kesemez.
- This knife is so dull that it can't cut.
Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.
- This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.
He drinks to dull the pain.
A razor will dull with use.
Choose a dull finish to hide fingerprints.
Years of misuse have dulled the tools.
When does having a dull personality ever get you a girlfriend? Even if you get one, how does being dull help you keep a relationship for over a year?.
All these knives are dull.