Bir kokarcayı vurmayı sakınmaktan caydım.
- I swerved to avoid hitting a skunk.
Tom kendini Mary'ye vurmaktan engelledi.
- Tom restrained himself from hitting Mary.
Ooo! Yukiko! O acıtıyor! Bana yumruklarınla vurmaktan vazgeç!
- Ow! Yukiko! That hurts! Quit hitting me with your fists!
Onun ona vurmasını engelleyemedik.
- We couldn't stop him from hitting her.
I don't know which button to push.
- Ich weiß nicht, welchen Knopf ich drücken muss.
You have only to push the button.
- Sie müssen nur den Knopf drücken.