doz

listen to the pronunciation of doz
Turkish - English
{i} dose

Sami injected Layla with a pretty heavy dose of meth. - Sami, Leyla'ya oldukça ağır bir meth dozu enjekte etti.

The patient received two doses of medicine. - Hasta iki doz ilaç aldı.

chem. proportion, amount
med. dose
(Konuşma Dili) dose, amount (of a certain behavior, talk, etc.)
dosage

If the medicine isn't working, maybe we should up the dosage. - İlaç işe yaramıyorsa belki dozajı yükseltmeliyiz.

They've increased Tom's dosage. - Onlar Tom'un dozajını arttırdılar.

charge
percentage
doz ayarı
dose adjustment
doz ayarlama
dosage
doz aşımı
overdose

You can't overdose on homeopathic medicine. - Homeopatik tıpta doz aşımı yapamazsınız.

sabit doz
(Tıp) fixed dose
toksik doz
(Çevre) toxic dose
toplam doz
(Elektrik, Elektronik) cumulative dose
dozlar
doses
aşırı doz
fix
bir doz ilaç
potion
bireysel doz
(Tıp) individual dose
birim doz kabı
(Tıp) unit dose container
cilt vasıtasıyla alına doz
(Çevre) dermally absorbed dose
dahili doz
internal dose
dahili doz
internal exposure
düşük doz
underdose
en az öldürücü doz
(Gıda) minimum lethal dose
esnek doz olarak
flexible dose
etkin doz
(Aydınlatma) effective dose
hedeflenen doz
(Çevre) delivered dose
ilk doz
initial dose
iyon doz debisi
(Fizik) ion dose rate
kimyasal doz
(Kimya) chemical dose
kolektif doz eşdeğeri
(Çevre) collective dose equivalent
kolektif etkin doz
(Çevre) collective effective dose
kronik doz
(Askeri) chronic dose
lineer doz mukabelesi
(Çevre) linear dose response
makul azami doz
(Çevre) reasonable maximum exposure
nominal standart doz
(Tıp) nominal standard dose
oral doz
(Tıp) oral dose
personel doz ölçeri
(Çevre) personnel dosimetry
potansiyel doz
(Çevre) potential dose
tahmini doz
(Çevre) projected dose
yinelenen doz toksisitesi
(Tıp) repeat dose toxicity
yinelenen doz zehirliliği
(Çevre) repeated dose toxicity
ölçü doz
(Askeri) reference dose
doz
History
Favorites