An example of genetic modification is the injection of fish genes into strawberries and tomatoes, a process which prevents these fruits from freezing.
- Genetik modifikasyonun bir örneği balık genlerinin çilek ve domatese enjeksiyonudur, bu meyvelerin donmasını engelleyen bir süreç.
The temperature is just above freezing.
- Sıcaklık sadece donma noktasının üzerinde.
With this jacket you will not freeze.
- Bu ceketle donmayacaksın.
If you go out in weather like this, you risk frostbite.
- Böyle bir havada dışarı çıkarsan donma riski geçirirsin.
I think I have frostbite.
- Donmam olduğunu düşünüyorum.
The frost did a lot of damage to the crops.
- Don ürünlere çok zarar verdi.
Floods, violent wind storms, droughts, killing frosts, and the problems of air pollution have all, on occasion, influenced modern society.
- Seller, şiddetli rüzgar fırtınaları, kuraklıklar, öldürücü donlar ve hava kirliliği sorunları hepsi,ara sıra, modern toplumu etkilenmiştir.
What's the freezing point of water?
- Suyun donma noktası nedir?
This organism can survive at temperatures well below the freezing point of water.
- Bu organizma, suyun donma noktasının çok altındaki sıcaklıklarda hayatta kalabilir.
This organism can survive at temperatures well below the freezing point of water.
- Bu organizma, suyun donma noktasının çok altındaki sıcaklıklarda hayatta kalabilir.
What's the freezing point of water?
- Suyun donma noktası nedir?
Please freeze the fish and meat.
- Lütfen, balık ve eti dondurunuz.
Please freeze the fish and meat.
- Lütfen balığı ve eti dondurun.
Tom has never bought frozen apples.
- Tom asla dondurulmuş elma almadı.
I hung the laundry out to dry last night and by morning it had frozen hard as a rock.
- Dün gece kurutmak için çamaşırı dışarı astım ve sabaha kadar kaya gibi donmuştu.
The bones remained frozen in the ice.
- Kemikler buzda donmuş olarak kaldı.
We were nearly frozen to death.
- Neredeyse donarak ölüyorduk.
The temperature is above freezing today.
- Bugün sıcaklık donma noktasının üzerinde.
We came dangerously close to freezing to death.
- Neredeyse donarak ölecektik.
It should be freezed!
- Dondurulması gerekir.
Don't keep me on tenterhooks!
- Don't keep me in suspense!
Ayakkabıyı çorap olmadan giymek hoşuma gidiyor.
- I don't like to wear shoes without socks.
Şimdi eksantrik olun. Mor giymek için yaşlılığı beklemeyin.
- Be eccentric now. Don't wait for old age to wear purple.
Uzman olması gereken biri için çok şey biliyor gibi görünmüyorsun.
- For someone who's supposed to be an expert, you don't seem to know much.
Neden Tom'un bu mesele ile ilgilenmesine izin vermiyoruz? Nede olsa, o uzman, değil mi?
- Why don't we let Tom handle this matter? After all, he's the expert, right?
Koltuğunu neden şu yaşlı beyefendiye vermiyorsun?
- Why don't you give your seat to that old gentleman?
Burada beyzbol oynama.
- Don't play baseball here.
Koltuğunu neden şu yaşlı beyefendiye vermiyorsun?
- Why don't you give your seat to that old gentleman?
Niçin bir beyefendi gibi davranmaya çalışmıyorsun?
- Why don't you try to behave like a gentleman?
Neden öğretmenine danışmıyorsun?
- Why don't you ask your teacher for advice?
Ben vekil öğretmeni sevmiyorum.
- I don't like the substitute teacher.