doldurma

listen to the pronunciation of doldurma
Turkish - English
fill

All you have to do is fill in this form. - Tüm yapmanız gereken bu formu doldurmak.

Then you just have to fill out this card. - Öyleyse sadece bu kartı doldurmak zorundasın.

filler
refill

Do you want a refill? - Doldurmamı ister misin?

Tom emptied the water out of the bottle before he refilled it with fresh water. - Tom taze suyla yeniden doldurmadan önce, suyu şişeden boşalttı.

filling, backfilling, charge
charging
filling, stuffing; loading
charge

I have to charge the battery of my car. - Arabamın aküsünü doldurmam gerek.

springing
(Elektrik) charging
filling

Filling out all these forms is a pain in the neck. - Bütün bu formları doldurmak can sıkıcı.

You didn't finish filling out this form. - Bu formu doldurmayı bitirmedin.

loading
crowd
(İnşaat) logging
(Diş Hekimliği) block out
servicing
land fill
cogging
{i} packing
{i} stuffing
backfilling
pervasion
{i} recharging
made
impletion
padding
doldurmak
fill

Do I have to fill out this application form in French? - Bu başvuru formunu Fransızca doldurmak zorunda mıyım?

All you have to do is fill in this form. - Tüm yapmanız gereken bu formu doldurmak.

doldurma akımı
charging current
doldurma anlatım
bombast, padded talk
doldurma ağzı
charging hole
doldurma cihazı
charger
doldurma hunisi
feeding funnel, hopper
doldurma karakteri
pad character
doldurma maşası
battery charging clips
doldurma merkezi
charging station
doldurma platformu
charging platform
doldurma ışık
booster light
doldurma ışığı
booster light, fill light
doldurmak
{f} complete
doldurmak
stuff
doldurmak
crowd
doldurmak
replenish
doldurmak
charge
doldurmak
top up
doldurmak
{f} line
doldurmak
encumber
doldurmak
suffuse
doldurmak
fill up
doldurmak
take up
doldurmak
fill something in
doldurmak
fill in

I have to fill in for Tom at the store. - Mağazada Tom için form doldurmak zorundayım.

All you have to do is fill in this form. - Tüm yapmanız gereken bu formu doldurmak.

doldurmak
pack
doldurmak
pervade
doldurmak
urge
doldurmak
stuff with
doldurmak
fuel
doldurmak
fill something out
sıfır doldurma
(Bilgisayar) zerofill
yerini doldurma
compensation
doldurmak
fill out

Tom has to fill out these forms. - Tom bu formları doldurmak zorunda.

Then you just have to fill out this card. - Öyleyse sadece bu kartı doldurmak zorundasın.

doldurmak
indoctrinate
doldurmak
occupy
Doldurmak
adimpleate
boşluk doldurma
filling the gaps
boşluk doldurma
filling in the blanks
doldurmak
fill of
doldurmak
populate
arazi doldurma
landfill
bellek doldurma
memory fill
benzin deposu doldurma borusu
(Otomotiv) fuel tank filler pipe
bit doldurma
bit suffing
depo doldurma
(Elektrik, Elektronik) storage fill
depoyu doldurma
tankage
depoyu doldurma ücreti
tankage
doldurmak
clog
doldurmak
(harç vb.) point up
doldurmak
glut
doldurmak
to fill, to fill sth up; to fill sth in, to fill sth out; to crowd, to encumber; to urge, to egg sb on; to cram, to stuff; (akü) to charge; (silah) to load; (koku) to pervade
doldurmak
to fill out (a printed form)
doldurmak
infuse
doldurmak
cover in
doldurmak
pad
doldurmak
infest
doldurmak
to charge (a battery); to load (a gun)
doldurmak
store

I have to fill in for Tom at the store. - Mağazada Tom için form doldurmak zorundayım.

doldurmak
choke up
doldurmak
write out
doldurmak
congest
doldurmak
(Hukuk) to fulfil
doldurmak
(silah) ram
doldurmak
to fill, fill up, stuff
doldurmak
load
doldurmak
to turn (someone) against (someone else)
doldurmak
throng
doldurmak
imbue
doldurmak
top_up
erotik duygularla doldurma
erotise
erotik duygularla doldurma
erotize
hayvan doldurma
taxidermy
karakter doldurma
character fill
mermi doldurma teskeresi
(Askeri) spanning tray
post doldurma ile ilgili
taxidermic
post doldurma ile ilgili
taxidermal
sulu harçla doldurma
(İnşaat) larrying-up
suni doldurma yöntemi
(Askeri) artificial nourishment method
tank doldurma ücreti
tankage
tekrar doldurma
replenishment
tekrar doldurma yok
no refills
tekrar doldurma ücretsiz
free refills
şişe doldurma aracı
racking plant
English - English

Definition of doldurma in English English dictionary

DOL
US Department of Labor
dol
The unit of measurement for pain
DOL
Department of Labor. dolce
dol
United States Department Of Labor
dol
(State) Department of Licensing
dol
U S Department of Labor, OSHA and MSHA are part of DOL
dol
unit of currency in the United States and Canada; name of a unit of currency
dol
Department of Labor
dol
Department of Labor under Labor Management Recording and Disclosure Act (LMRDA) for the Office Labor Management Standards (OLMS) Federal Government agency (Go to the DOL home page)
dol
a unit of pain intensity
dol
The Department of Labor, a federal executive department established in 1913 and charged with administering and enforcing statutes that promote the welfare of U S wage earners, improve their working conditions, and advance their opportunities for profitable employment
dol
the federal department responsible for promoting the working conditions of wage earners in the United States; created in 1913
dol
Department of Labor under Labor Management Recording and Disclosure Act (LMRDA) for the Office Labor-Management Standards (OLMS) Federal Government agency (Go to the DOL home page)
dol
Department of Labor (USA)
dol
U S Department of Labor
Turkish - Turkish
Gereksiz sözler ve benzetmelerle dolu anlatım
Gereksiz söz ve benzetmelerle dolu anlatım
Doldurmak işi: "İstasyon çeşmesinden sularını doldurmaya giden babalar, kardeşler..."- R. N. Güntekin
Yükleme
Doldurmak işi
(Osmanlı Dönemi) İTRA'
haşiv
(Osmanlı Dönemi) EMT
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) TAHMER
Doldurmak
dolgu yapmak
Doldurmak
imla etmek
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) TIHMAR
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) TATBİ'
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) ZE'C
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) İFHAK
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) KESM
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) RA'B
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) İGRAZ
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) GARZ
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) ZEMEC
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) İSABET
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) TATFİH
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) ŞAHN
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) TEZKİT
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) TUMUR
Doldurmak
kaplamak
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) SECR
Doldurmak
(Osmanlı Dönemi) DAD
doldurmak
Belirli bir süreyi kaplamak, almak: "Balıkçılara yardım etmek bütün zamanını doldurmayınca kentin içerilerine, gecekondu mahallelerine gitti."- A. Kutlu
doldurmak
Dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek
doldurmak
Canlılık kazandırmak: "Evi sade sesiyle değil, vücudu ile de doldurdu."- H. Taner
doldurmak
Birini, başkası için kötü düşünecek bir duruma getirmek: "Ah, biliyorum, biliyorum seni o gece doldurdular."- Y. K. Karaosmanoğlu
doldurmak
Dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek: "Fazla eşyasını acele acele valize doldurdu."- R. H. Karay
doldurmak
Bildirge, çizelge, fiş gibi basılı kâğıtların boş yerlerini tamamlamak
doldurmak
Bildirge, çizelge, fiş gibi basılı kâğıtların boş yerlerini tamamlamak: "Osmanlı tabiiyetini haiz Müslim diye, yol tezkeresi doldururlardı."- Ö. Seyfettin
doldurmak
Yayılıp kaplamak
doldurmak
Ses, koku yayılıp kaplamak: "Odanın içini kızarmış bir ekmek kokusu doldurmuştu."- S. F. Abasıyanık
doldurmak
Araç deposunu akaryakıtla tamamen dolu duruma getirmek
doldurmak
Belirli bir süreyi kaplamak, almak
doldurmak
Yaşını, yılını bitirmek
doldurmak
Ateşli silahların içine mermi sürmek: "İki tabanca getirdiler, takır takır doldurdular."- F. R. Atay
doldurmak
İçine mermi sürmek
doldurmak
Canlandırmak
doldurmak
Yaşını, yılını bitirmek: "Yirmi yaşını dolduralı bir iki seneden fazla olmamıştı."- O. V. Kanık
doldurmak
Birini, başkası için kötü düşünecek bir duruma getirmek
English - Turkish

Definition of doldurma in English Turkish dictionary

DOL
(Askeri) Çalışma Bakanlığı (Department of Labor)
dol
(Tıp) Ağrı birimi, ağrının şiddetini belirtmede kullanılan ünite
doldurma
Favorites