dokunulmamış

listen to the pronunciation of dokunulmamış
Turkish - English
untouched
{s} intact

Sami's locks were still intact. - Sami'nin kilitleri hala dokunulmamıştı.

virgin
inviolate
dokun
{f} touched

Have you ever touched a dolphin? - Hiçbir yunusa dokundun mu?

When the body is touched, receptors in the skin send messages to the brain causing the release of chemicals such as endorphins. - Vücuda dokunulduğunda, derideki reseptörler beyne endorfin gibi kimyasalların salınmasına neden olan mesajlar gönderir.

dokun
{f} finger

She touched me lightly on the nape of the neck with the tips of her fingers and it made me shudder. - O bana parmak uçları ile ensemin üzerine hafifçe dokundu ve bu beni ürpertti.

Layla felt Sami's fingertips touching the back of her shoulder. - Leyla, Sami'nin parmak uçlarının, omzunun arkasına dokunduğunu hissetti.

dokun
got in touch
dokun
{f} touching

Your dress is touching the wet paint. - Elbiseniz ıslak boyaya dokunuyor.

Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful. - Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.

dokun
get in touch
dokun
{f} dab
dokun
{f} touch

The huge building seemed to touch the sky. - Büyük bina gökyüzüne dokunacak gibi görünüyordu.

Lips that touch liquor shall not touch mine. - Liköre dokunan dudaklar benimkine dokunmayacaklar.

dokun
{f} fingering
dokun
tender