I've a touch of a cold. That's too bad.
- Benim soğuk bir dokunuşum var. Bu çok kötü.
Tom touched Mary on the shoulder.
- Tom Mary'nin omzuna dokundu.
He never touched wine.
- O asla şaraba dokunmadı.
This is a touchscreen, so you can use your fingers to operate the controls which are displayed on it.
- Bu bir dokunmatik ekran, onun üzerinde görüntülenen kontrolleri çalıştırmak için parmaklarını kullanabilirsin.
Layla felt Sami's fingertips touching the back of her shoulder.
- Leyla, Sami'nin parmak uçlarının, omzunun arkasına dokunduğunu hissetti.
Your dress is touching the wet paint.
- Elbiseniz ıslak boyaya dokunuyor.
When I was a kid, touching bugs didn't bother me a bit. Now I can hardly stand looking at pictures of them.
- Ben bir çocukken, böceklere dokunmak beni bir parça rahatsız etmezdi. Şimdi neredeyse onların resimlerine bakmaya katlanamıyorum.
Don't touch that pan! It's very hot.
- O tavaya dokunmayın! O çok sıcak.
All you have to do is touch the button.
- Tüm yapmanız gereken düğmeye dokunmak.