dokunaklı

listen to the pronunciation of dokunaklı
Turkish - English
poignant

The eating of delicious food is one of the most intense and poignant pleasures of life. - Lezzetli yiyecek yemek, hayatın en yoğun ve dokunaklı zevklerinden biridir.

The incident was so poignant. - Olay çok dokunaklıydı.

touching

The scene was quite touching. - Sahne oldukça dokunaklıydı.

It's a very touching story. - Bu çok dokunaklı bir hikaye.

moving

When we were small, father used to read us moving stories. - Biz küçükken babam bize dokunaklı hikayeler okurdu.

Sami's testimony was extremely moving. - Sami'nin ifadesi son derece dokunaklıydı.

eloquent

Tom is eloquent, isn't he? - Tom dokunaklı, değil mi?

I'm not an eloquent person. - Dokunaklı konuşan bir kişi değilim.

speaking
pathetic

What a pathetic story! - Ne dokunaklı bir hikaye!

incisive
scathing
acid
trenchant
biting
biting, harsh
sour
pungent
affective
moving, touching, affecting, pathetic, appealing, plaintive, poignant
pointed
expressive
mordant
barbed
acidulous
moving, touching, affecting
feeling
sharp
appealing
affecting
plaintive
touchingly
lugubrious
saucy
mournful
espressivo
dokunaklı alay
sarcasm
dokunaklı biçimde
poignantly
dokunaklı olarak
movingly
dokunaklı söz
an unkind cut
dokunaklı söz
sideswipe
dokunaklı söz
quip
dokunaklı özellik
pathos
ayrılırken söylenen dokunaklı söz
parthian shaft
'ayndruksfol etkili, dokunaklı
'Ayndruksfol effective, moving
ayrılırken söylenen dokunaklı söz
parting shot
ayrılırken söylenen dokunaklı söz
parthian shot
dokunaklı
Favorites