O, bir silah olmadan yapmak zorunda kalacak.
- He'll have to do without a gun.
Tom,Mary ile bir şey yapmak istemiyor.
- Tom didn't want anything to do with Mary.
Süpermarketler şimdi kapalı, bu yüzden buzdolabında kalanlarla yetinmek zorunda kalacağız.
- The supermarkets are now closed, so we'll have to make do with what is left in the refrigerator.
Sahip olduklarımızla yetinmek zorunda kalacağız.
- You will have to make do with what we have.
She says she doesn't want anything to do with him anymore.