Tom'a yardım etmek için bir şeyler yapmak zorundayım.
- I have to do something to help Tom.
Biz sadece bir şeyler yapmak zorundayız.
- We've just got to do something.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
- The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.
O cesur görünüyor fakat o sadece bir davranış.
- He appears brave, but it's just an act.
Kendimizi niyetimizle başkalarını ise davranışlarıyla yargılarız.
- We judge ourselves by our intentions and others by their actions.
İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.
- Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.
Newton'un üçüncü hareket kanununa göre her eylemin eşit ve zıt tepkisi vardır.
- According to Newton's Third Law of Motion Every action has an equal and opposite reaction.
Dan hasta numarası yapmadı bile.
- Dan didn't even act sick.
Onlardan biri bir aktör, birini öldürme numarası yapacak.
- One of them is an actor, who is going to pretend to murder someone.
Onu bir günde yapabilir misin?
- Can you do it in one day?
Zamanımız olduğunda onu yapacağız.
- We'll do it when we have time.
Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.
- Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN.
Tom deniz evinin yasa dışı eylemler için kullanıldığını bilmediğini iddia etti.
- Tom claimed that he didn't know his beach house was being used for illegal activities.
Güçlü yen Japonya'nın ihracat endüstrisinin aleyhine davranmaktadır.
- The strong yen is acting against Japan's export industry.
Son günlerde tuhaf davranmaktaydı.
- She's been acting odd lately.
Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
- The actor was on the stage for most of the play.
O, Amerikan sahnesinde en iyi aktör oldu.
- He became the finest actor on the American stage.
Tüm yapmanız gereken elinizden geleni yapmaktır.
- All you have to do is do your best.
Gerçekten onu yapmanız gerekiyor mu?
- Do you really need to do that?
Filmde oynamak ister misin?
- Do you want to act in a movie?
He was upstairs doing it with her.
A green shirt with orange slacks really doesn’t do it for me, I’m afraid.
... I must be doing something wrong. ...
... We think we have done something. ...