The sun was on the point of rising in the east.
- Doğuda güneş doğmak üzereydi.
I was not yet born when a war between Japan and the U.S. broke out in December 1941.
- Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bir savaşın patlak verdiği Aralık 1941'de henüz doğmamıştım.
We aren't born with the capacity to carry out a happy coexistence.
- Biz mutlu bir birlikteliği yürütme kapasitesi ile doğmadık.
Be born, get married, and die; always bring money.
- Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
Be born, get married, and die; always bring money.
- Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
The man was ashamed of being born poor.
- Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu.
No one can have three different birth dates.
- Hiç kimsenin üç farklı doğum tarihi olamaz.
May I have your birth date?
- Doğum tarihinizi alabilir miyim?
If I were to be born a second time, I would like to be Canadian.
- Ben ikinci kez doğacak olsam Kanadalı olmak isterim.
Be born, get married, and die; always bring money.
- Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
Today is June 18th and it is Muiriel's birthday!
- Bugün Haziran'ın 18'i ve bugün Muiriel'in doğum günü!
Yesterday was my seventeenth birthday.
- Dün onyedinci doğumgünümdü.