dizilmek

listen to the pronunciation of dizilmek
Turkish - English
rank
(for beads, tobacco leaves, etc.) to be strung
to be lined up, be arranged in a row, series, or in order
to be arranged in an order; to be set in type; to be strung; to be lined up, to line up
align
be arranged
print. to be typeset; (for type) to be set
aline
line up
be lined up
to be lined up
set in type
be arranged in an order
arranged in an order
lined up
fall in
range
diz
{i} knee

Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place. - Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.

He collapsed to his knees. - O, dizlerinin üzerine çöktü.

diz
{f} array
diz
{f} strung
diz
{f} sort
Diz
dız
diz
in knees
Medine fukarası gibi dizilmek
(for people) to line up and wait their turn
başlama çizgisine dizilmek
toe the line
boğazına dizilmek
to lose one's appetite (due to worry)
diz
(at) stifle
diz
bridle
sebilhane bardağı gibi dizilmek
(for people) to be lined up like peas in a pod (said derogatorily)
sıraya dizilmek
turn out
Turkish - Turkish
Dizi durumuna getirilmek, dizme işi yapılmak
Sıraya girmek
Diz
(Osmanlı Dönemi) AYN
DİZ
(Osmanlı Dönemi) (E) f. Levn, renk
DİZ
(Osmanlı Dönemi) f. Kal'a, sur
diz
Nizam, saf, sıra, katar
diz
Uyluk ile kaval kemiğinin buluştuğu eklem yeri
diz
Kaval, baldır ve uyluk kemiğinin birleştiği yer: "Köşeye yaslanmış, bir dizini altına almış, öteki dizini dikmiş, kolunu da uzatmış, anlatıyordu."- M. Ş. Esendal
diz
Bacak ile baldır kemiklerinin bağlanma yeri
diz
Oturulduğunda uyluğun üst yanı
diz
iran hükümdarı Hüsrev'in yağız atına verilen ad
diz
Kaval, baldır ve uyluk kemiğinin birleştiği yer
dizilme
Dizilmek işi