Seni rahatsız etmek istemedim.
- I didn't want to disturb you.
Tom Mary'yi gece geç saatte rahatsız etmek istemedi, ama acil bir durumdu.
- Tom didn't want to disturb Mary so late at night, but it was an emergency.
Rahatsız etme korkusuyla sizi aramadım.
- I didn't call on you for fear of disturbing you.
Sizi rahatsız etmediğimi umuyorum.
- I hope I'm not disturbing you.
Haber onu çok rahatsız etti.
- The news disturbed her greatly.
Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry to disturb you.
Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- Sorry to have disturbed you.
Mike rahatsız edilmemesini rica etti.
- Mike asked that he not be disturbed.
Polis, evindeki bir rahatsızlıkla ilgili raporlara cevap verdikten sonra Tom'u tutukladı.
- The police arrested Tom after responding to reports of a disturbance at his home.
Gürültü, benim uykumu rahatsız etti.
- The noise disturbed my sleep.
Haber onu çok rahatsız etti.
- The news disturbed her greatly.
Bu çok rahatsız edici.
- This is is deeply disturbing.
Az önce rahatsız edici bir söylenti duydum.
- I've just heard a disturbing rumor.
Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
- They are talking loudly when they know they are disturbing others.
Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry for disturbing you.
Ben onu huzur bozucu buldum.
- I found it disturbing.
Sizi rahatsız etmiyorum, değil mi?
- I'm not disturbing you, am I?
Rahatsız etme korkusuyla sizi aramadım.
- I didn't call on you for fear of disturbing you.
Ne olursa olsun seni rahatsız etmeye niyetim yok.
- I have no intention whatever of disturbing you.
Rahatsız etme korkusuyla sizi aramadım.
- I didn't call on you for fear of disturbing you.
A school of fish disturbed the water.
His behaviour is very disturbing.
The trauma disturbed his mind.
That guy causes a lot of trouble, you know, he's such a disturbance.