Tom'un namussuz olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is dishonest.
Dünyada neden bu kadar çok namussuz insan var?
- Why are there so many dishonest people in the world?
Beni sahtekarlıkla suçladı.
- He charged me with dishonesty.
John sahtekâr satıcının işe yaramaz bir makine parçasını alırken onu kandırdığını iddia etti.
- John claimed that the dishonest salesman had tricked him into buying a useless piece of machinery.
Bu, dürüst olmayan bir satıcı.
- He's a dishonest salesperson.
Dünyada birçok dürüst olmayan insanlar vardır.
- There are many dishonest people in the world.
Tom'un yaptığı şey hileliydi.
- What Tom did was dishonest.
Tom oldukça güvenilmez.
- Tom is quite untrustworthy.
Sanırım Tom güvenilmez.
- I think Tom is untrustworthy.
O şimdiye kadar tanıştığım en dönek insanlardan biri.
- He is one of the most untrustworthy people I have ever met.