O kadar ürkmüştü ki yalınayak dışarı koştu.
- He was so startled that he ran outside barefoot.
Tom yalınayak gitmeye karar verdi.
- Tom decided to go barefoot.
Ben bir seferinde bir adamın çıplak ayakla sıcak kömürlerin üzerinde yürümesini gördüm.
- I once saw a man walk barefoot over hot coals.
Bakın, çocuklar suyun içinde çıplak ayakla yürüyor.
- Look, the boys are walking barefoot in the water.
Tom daima çıplak ayaklıdır.
- Tom is always barefoot.
Çocuklar çıplak ayaklıydılar.
- The children were barefoot.
Brother John is a member of the Discalced Carmelites.