dire need.
dire omens.
dire consequences.
Kale, büyük onarımlara çok ihtiyaç duyuyordu.
- The castle was in dire need of major repairs.
Başıma korkunç bir trajedi geldi.
- A dire tragedy has befallen me.
O korkunç bir durumdu.
- It was a dire situation.
O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
Bir şey söylemek istiyorum.
- Voglio dire una cosa.
Onu sevdiğini Mary'ye söylemek için çok geç değil.
- Non è troppo tardi per dire a Mary che la ami.
Sanırım ne demek istediğimi biliyorsun.
- Je pense que tu sais ce que je veux dire.
Şimdi o benim ne demek istediğimi anlıyor.
- Maintenant elle comprend ce que je veux dire.