Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- Physical changes are directly related to aging.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Çıplak gözle ya da dürbün ya da teleskop gibi herhangi bir aletle doğrudan doğruya güneşe bakmamalısın.
- You should never look directly at the Sun with the naked eye or through any instrument such as binoculars or a telescope.
Çıplak gözle güneşe doğrudan doğruya bakmamalısın.
- You should never look directly at the Sun with the naked eye.
Lütfen patates cipslerini kaseye koy. Onları direkt olarak torbadan yeme.
- Please put the potato chips in the bowl. Don't eat them directly from the bag.
Tom'la direkt olarak konuşmadım.
- I didn't speak with Tom directly.
Lütfen patates cipslerini kaseye koy. Onları direkt olarak torbadan yeme.
- Please put the potato chips in the bowl. Don't eat them directly from the bag.
Tom'la direkt olarak konuşmadım.
- I didn't speak with Tom directly.
Tom doğruca musluktan içiyor.
- Tom is drinking directly from the faucet.
Tom eve varır varmaz doğruca odasına gitti.
- Tom went directly to his room as soon as he got home.
We'll go to the store directly, but first I need to finish sweeping.
To put it more directly: he's not 'made redundant' but sacked.
He is to go to Calais, directly this is over, to replace Lord Berners as governor .
... human well being because poor rural people depend directly on the environment for their ...
... directly about something he just said? ...