He's blind, deaf and mute.
- O kör, sağır ve dilsiz.
Tom is deaf and mute.
- Tom sağır ve dilsizdir.
The poor child was born deaf and dumb.
- Zavallı çocuk sağır ve dilsiz doğdu.
In other words, she's dumb.
- Diğer bir deyişle, o dilsizdir.
What I saw left me speechless.
- Gördüğüm şey beni dilsiz bıraktı.
I'm almost speechless.
- Ben neredeyse dilsizim.
I can speak Esperanto as if it's my mother tongue.
- Esperanto'yu ana dilim gibi konuşabiliyorum.
My mother tongue is Spanish.
- Benim ana dilim İspanyolca'dır.
It's difficult to learn a foreign language.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
There are few sites in the Tatar language on the Internet.
- İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
Tom was speechless for a moment.
- Tom'un bir an için dili tutuldu.
Did you hear President Dilma's speech?
- Başkan Dilma'nın konuşmasını dinlediniz mi?
How many dialects are there in the Chavacano language? The Chavacano language has six dialects.
- Chavacano dilinde kaç tane lehçe var? Chavacano dilinin altı tane lehçesi var.
Teochew is a dialect of Min Nan.
- Teochew dili, Min Nan'ın bir şivesidir.
The pitaya's common English name of dragon fruit reflects its vernacular name in many Asian languages.
- Pitaya'nın ortak İngilizce adı dragon fruit birçok Asya dillerinde onun argo adını yansıtmaktadır.
The key to the so-called mastery of any language is bringing the words and grammar to life through context.
- Sözde herhangi bir dilin hakimiyetinin anahtarı, kelimeleri ve dilbilgisini bağlama yoluyla hayata geçirmektir.
A language is a key to the heart of millions.
- Bir dil milyonların anahtarıdır.
Why do you want Esperanto to become a lingua franca while you continue to communicate in English?
- Neden İngilizce dilinde iletişim kurmaya devam ederken Esperanto'nun bir lingua franca olmasını istiyorsun?
In spite of the language difficulty, we soon became friends.
- Dil zorluğuna rağmen biz kısa sürede arkadaş olduk.
In spite of my diet, I couldn't help taking a slice of chocolate cake.
- Diyetime rağmen, bir dilim çikolatalı kek almaktan kendimi alamadım.
The poor child was born deaf and dumb.
- Zavallı çocuk sağır ve dilsiz doğdu.
Helen Keller was blind, deaf and dumb.
- Helen Keller, kör sağır ve dilsizdi.