Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır.
- Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer.
Bana böyle hoş bir hediye gönderdiğin için çok teşekkür ederim.
- Thank you very much for sending me such a nice present.
Bu gibi olaylar oldukça yaygındır.
- Such incidents are quite common.
Ben lise mezunuyum yani ben lise problemlerini ve bu gibi şeyleri cevaplayabilirim.
- I'm a high school graduate so I am that much able to answer high school problems and such.
Tom böylesine çekingen bir adam. O oldukça kendine güvensiz gibi görünüyor.
- Tom is such a diffident man. He seems to have quite low self-esteem.
Böyle bir olay burada oldukça yaygındır.
- Such an event is quite common here.
Asla böylesine güzel bir gün batımı görmedim.
- Never have I seen such a beautiful sunset.
Böylesine büyük bir köpeği asla görmedim.
- I've never seen such a big dog.
Pek çok meyve ihraç ederler, mesela portakal, greyfurt ve limon.
- They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.
Ne kadar da aptalsın!
- You're such an idiot!
Ne kadar da güzel kirpiklerin var.
- You have such beautiful lashes.
Böylesine bir mükemmelliğe ulaşmak için ne kadar süre eğitim gördün?
- How long did you train in order to achieve such perfection?
Böyle önemli bir şeyi unutacak kadar ne kadar ihmalkarsın!
- How careless you are to forget such an important thing!
Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
- As far as my experience goes, such a plan is impossible.
Linda'nın hayal kırıklığı öylesine fazlaydı ki gözyaşlarına boğuldu.
- Such was Linda's disappointment that she burst into tears.
Soğuk o kadar çoktu ki kuşlar aniden düştü.
- The frost was such that the birds fell on the fly.
Yoğun trafiğin gürültüsü o kadar çoktu ki polis kendini duyuramadı.
- The noisy of heavy traffic was such that the policeman could not make himself heard.
This journalist, whose article you were so interested in, is my neighbor.
- Dieser Journalist, dessen Artikel dich so interessiert hat, ist mein Nachbar.
There are things in this world which simply cannot be expressed in the form of words.
- Es gibt Dinge in dieser Welt, die man einfach nicht mit Worten ausdrücken kann.
Some parts of this city are very ugly.
- Manche Teile dieser Stadt sind wirklich sehr hässlich.
What is the meaning of this sentence?
- Was bedeutet dieser Satz?
This lake is deepest at this point.
- Der See ist an dieser Stelle am tiefsten.
To the best of my knowledge, the lake is the deepest at this point.
- Meines Wissens ist der See an dieser Stelle am tiefsten.