devamsız

listen to the pronunciation of devamsız
Turkish - English
discontinuous
absent

I'll be absent tomorrow. - Yarın devamsız olacağım.

Tom has never been absent from school. - Tom asla okula devamsızlık yapmadı.

impermanent
without continuity; inconstant; irregular
irregular (in attendance)
(Gıda) discontinuous control action
irregular
snatchy
absentee
devam
continuation

War is the continuation of politics by other means. - Savaş, diğer yollarla siyasetin devamıdır.

Space research is necessary for the propagation and continuation of the human species. - Uzay araştırması insan türünün yayılması ve devamı için gereklidir.

devam
{i} attendance

Regular attendance is required in that class. - O sınıfta düzenli devam gereklidir.

devamsız kimse
absentee
devam
go
devam
{i} sequel
devam
{i} continue

Prices continue to climb. - Fiyatlar tırmanmaya devam ediyor.

Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone. - Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.

devam
duration
devam
continuation, continuance, continuity, duration; attendance; Go on! Keep on! Keep going!
devam
{i} perpetuation
devam
prosecution
devam
assiduous
devam
(Bilgisayar) more

Tom kept getting more and more confused. - Tom'un gittikçe daha çok kafası karışmaya devam etti.

The Japanese economy continued to grow by more than 5% annually. - Japon ekonomisi yıllık en fazla % 5'ten daha fazla büyümeye devam etti.

devam
(Bilgisayar) resume

When the excitement died down, the discussion resumed. - Heyecan azalınca,tartışma devam etti.

We'll resume the meeting after tea. - Toplantıya çaydan sonra devam ederiz.

devam
elongate
devam
go on! keep on!
devam
follow-through
devam
dom
devam
standing

It was all I could do to keep standing. - Yapabildiğim bütün şey ayakta durmaya devam etmekti.

The boy kept standing for a while. - Çocuk bir süre durmaya devam etti.

devam
maintenance
devam
permanency
devam
pursuance
devam
continuance
devam
elongation
devam
run

He run on for half an hour. - Yarım saat koşmaya devam etti.

Tom just kept running. - Tom koşmaya devam etti.

devam
continue on
devam
persists
devam
carried

The soldier carried on as if his wound was nothing. - Yarası önemsizmiş gibi asker devam etti.

In spite of the tyrant’s persecution, the hero valiantly carried on the struggle. - Zalim hükümdarın zulmüne rağmen, kahraman cesurca mücadeleye devam etti.

devam
underway

Search operations are still underway. - Arama operasyonları hala devam ediyor.

devam
attendance, attending. D
devam
endurance

A man may die, nations may rise and fall, but an idea lives on. Ideas have endurance without death. - Bir insan ölebilir, uluslar yükselip düşebilir, ancak bir düşünce yaşamaya devam eder. Düşünceler ölümsüz sürekliliğe sahiptir.

devam
continued existance
devam
Go on!

Please go on with your study. - Lütfen çalışmanıza devam ediniz.

I was too tired to go on working. - Çalışmaya devam edemeyecek kadar yorgundum.

devam
steadiness
devam
1.continuation
devam
follow through
devam
progression
devam
permanence
devam
permanent
devam
stending
devam
perpetuity
devam
durability
devamsız
Favorites