devamsız

listen to the pronunciation of devamsız
Turkish - English
discontinuous
absent

I'll be absent tomorrow. - Yarın devamsız olacağım.

Tom has never been absent from school. - Tom asla okula devamsızlık yapmadı.

impermanent
without continuity; inconstant; irregular
irregular (in attendance)
(Gıda) discontinuous control action
irregular
snatchy
absentee
devam
continuation

Every day has a continuation. - Her günün bir devamı vardır.

Space research is necessary for the propagation and continuation of the human species. - Uzay araştırması insan türünün yayılması ve devamı için gereklidir.

devam
{i} attendance

Regular attendance is required in that class. - O sınıfta düzenli devam gereklidir.

devamsız kimse
absentee
devam
go
devam
{i} sequel
devam
{i} continue

Prices continue to climb. - Fiyatlar tırmanmaya devam ediyor.

Prices will continue to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.

devam
duration
devam
continuation, continuance, continuity, duration; attendance; Go on! Keep on! Keep going!
devam
{i} perpetuation
devam
prosecution
devam
assiduous
devam
(Bilgisayar) more

There's more going on here than meets the eye. - Burada devam eden göründüğünden daha fazlası var.

It's useless to keep on thinking any more. - Artık düşünmeye devam etmek işe yaramaz.

devam
(Bilgisayar) resume

Tom resumed speaking. - Tom konuşmaya devam etti.

He resumed his work after a short break. - Kısa bir moladan sonra işine kaldığı yerden devam etti.

devam
elongate
devam
go on! keep on!
devam
follow-through
devam
dom
devam
standing

He kept standing all the way. - O yol boyunca ayakta durmaya devam etti.

The boy kept standing for a while. - Çocuk bir süre durmaya devam etti.

devam
maintenance
devam
permanency
devam
pursuance
devam
continuance
devam
elongation
devam
run

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

He run on for half an hour. - Yarım saat koşmaya devam etti.

devam
continue on
devam
persists
devam
carried

But we carried on without him. - Ama onsuz devam ettik.

The soldier carried on as if his wound was nothing. - Yarası önemsizmiş gibi asker devam etti.

devam
underway

Search operations are still underway. - Arama operasyonları hala devam ediyor.

devam
attendance, attending. D
devam
endurance

A man may die, nations may rise and fall, but an idea lives on. Ideas have endurance without death. - Bir insan ölebilir, uluslar yükselip düşebilir, ancak bir düşünce yaşamaya devam eder. Düşünceler ölümsüz sürekliliğe sahiptir.

devam
continued existance
devam
Go on!

My father would not permit me to go on to college. - Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.

Please go on with your study. - Lütfen çalışmanıza devam ediniz.

devam
steadiness
devam
1.continuation
devam
follow through
devam
progression
devam
permanence
devam
permanent
devam
stending
devam
perpetuity
devam
durability