devam etme

listen to the pronunciation of devam etme
Turkish - English
persisting
attending

I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break. - Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.

Poverty prevented him from attending school. - Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.

continuation
progress

The work is now in progress. - İş şimdi devam etmektedir.

continuance
attendance
persist
devam etmek
go on

I want to explore the world and go on an adventure. - Dünyayı keşfetmek ve bir maceraya devam etmek istiyorum.

If you want to go on with the conversation, you'd better speak a bit lower. - Konuşma ile devam etmek istiyorsan biraz daha düşük konuşsan iyi olur.

devam etmek
proceed

The scientist insisted on proceeding with the research. - Bilimci araştırmaya devam etmekte ısrar etti.

How would you like to proceed? - Nasıl devam etmek istersin?

devam etmek
{f} continue

I've decided to continue studying. - Ben eğitime devam etmek için karar verdim.

They wanted to continue to fight. - Dövüşmeye devam etmek istediler.

devam etmek
hold
devam etmek
last
devam etmek
{f} attend
devam etmek
abide
devam etmek
keep on

I have to keep on working. - Ben çalışmaya devam etmek zorundayım.

We've got to keep on struggling. - Mücadelemizi sürdürmeye devam etmek zorundayız.

devam etmek
endure
devam et
go on

He won't go on to graduate school. - Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.

You have to go on without me. - Bensiz devam etmelisin.

devam etmek
keep up

It's hard to keep up with Tom. - Tom'la devam etmek zor.

devam etmek
{f} pursue
devam etmek
take up
devam et
go ahead!

By all means. Go ahead. - Kesinlikle. Devam et.

You should go ahead and do it, just like you said you would. - Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.

devam et
keep it up

You are doing very well. Keep it up. - Çok iyi yapıyorsun. Devam et.

devam et
{f} go ahead

By all means. Go ahead. - Kesinlikle. Devam et.

Go ahead and unwrap your gift. - Devam et ve hediye paketini aç.

devam etmek
carry on with
devam etmek
resume
devam et
(Bilgisayar) continue

I've decided to continue studying. - Ben eğitime devam etmek için karar verdim.

Corporate bankruptcies continued at a high level last month. - Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.

devam et
(Bilgisayar) continue anyway
devam et
right on

Tom just kept right on talking. - Tom hemen konuşmaya devam etti.

devam et
(Bilgisayar) resume

Tom resumed clearing the table. - Tom masayı temizlemeye devam etti.

When the excitement died down, the discussion resumed. - Heyecan azalınca,tartışma devam etti.

devam etmek
soldier on
devam etmek
be in progress
devam etmek
get on with

Tom wanted to get on with his life. - Tom hayatına devam etmek istiyordu.

I want to get on with my life. - Hayatıma devam etmek istiyorum.

devam etmek
press on
devam etmek
hold on
devam etmek
attend regularly
devam etmek
persevere
devam etmek
stand

It was all I could do to keep standing. - Yapabildiğim bütün şey ayakta durmaya devam etmekti.

devam etmek
go off
devam etmek
go ahead with something
devam etmek
(Havacılık) continue to

We have to continue to do our jobs. - İşimizi yapmaya devam etmek zorundayız.

They wanted to continue to fight. - Dövüşmeye devam etmek istediler.

devam etmek
keep it up
devam etmek
hold out
devam etmek
exposed
devam etmek
duro
devam etmek
dure
devam etmek
get back to work
devam et
{f} continuing

I see no point in continuing this conversation. - Bu konuşmaya devam etmenin amacı olmadığını anlıyorum.

Tom said investigations were continuing. - Tom soruşturmaların devam ettiğini söyledi.

devam et
keep going

Stay cool and keep going. - Sakin ol ve gitmeye devam et.

We've just got to keep going. - Biz sadece gitmeye devam etmek zorundayız.

devam et
{f} continued

Corporate bankruptcies continued at a high level last month. - Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.

Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again. - Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.

devam et
kept going
devam et
kept on

He kept on working all the while. - O,her zaman çalışmaya devam etti.

He deliberately kept on provoking a confrontation. - O, kasıtlı olarak bir çatışmayı provoke etmeye devam etti.

devam et
soldier on
devam et
keep on

Please keep on working even when I'm not here. - Burada olmadığım zaman bile lütfen çalışmaya devam et.

I want to keep on living with him. - Onunla yaşamaya devam etmek istiyorum.

devam et
{f} ongoing
devam et
{f} attending

Poverty prevented him from attending school. - Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.

Saturday is the pottery class I've been attending since last year. - Cumartesi geçen yıldan beri devam ettiğim çömlekçilik dersidir.

devam etmek
keep the ball rolling
devam etmek
run on
devam etmek
persist
devam etmek
carry on

We have no choice but to carry on. - Devam etmekten başka seçeneğimiz yok.

devam etmek
push along
devam et
get on with it
devam etmek
Continue, keep on, go on, keep going, carry on
devam etmek
Attend (regularly)
devam etmek
Last, endure
devam etmek
Persevere, persist
devam etmek
get on with sth
devam etmek
to continued
devam etmek
to cont
devam etmek
to resume
arabayı parkedip yola trenle devam etme
park and ride system
devam et
soldieron
devam et
soldier#on
devam etmek
progress

The work is now in progress. - İş şimdi devam etmektedir.

devam etmek
pass on
devam etmek
go along
devam etmek
1. to last, go on. 2. to continue, keep on; to carry on (with). 3. to attend
devam etmek
hang over
devam etmek
carry forward
devam etmek
prosecute
devam etmek
go ahead!
devam etmek
(Hukuk) persist, proceed
devam etmek
draw
devam etmek
carry over
devam etmek
go ahead with smth
devam etmek
get along
devam etmek
a) to continue, to keep on, to go on, to keep going, to carry on b) to last, to endure c) to persevere, to persist d) to attend (regularly)
devam etmek
keep going

We gave the first step, now we just have to keep going. - Biz ilk adımı attık, şimdi sadece devam etmek zorundayız.

We have to keep going. - Gitmeye devam etmek zorundayız.

devam etmek
follow on
devam etmek
keep at
devam etmek
stand to
devam etmek
Go Ahead
devam etmek
{k} push ahead
devam etmek
{f} push
devam etmek
goon
kaldığı yerden devam etme
resumption
yeniden başlama veya devam etme
(Hukuk) resumption
Turkish - Turkish

Definition of devam etme in Turkish Turkish dictionary

Devam etmek
sürümek
Devam etmek
(Osmanlı Dönemi) MUZABERE
Devam etmek
(Osmanlı Dönemi) MÜVAKEZA
devam etme
Favorites