Poverty prevented him from attending school.
- Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.
I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break.
- Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.
The work is now in progress.
- İş şimdi devam etmektedir.
It's absolutely impossible for me to go on like this.
- Böyle devam etmek benim için kesinlikle imkansızdır.
I want to explore the world and go on an adventure.
- Dünyayı keşfetmek ve bir maceraya devam etmek istiyorum.
Are you ready to proceed?
- Devam etmek için hazır mısın?
The scientist insisted on proceeding with the research.
- Bilimci araştırmaya devam etmekte ısrar etti.
They wanted to continue to fight.
- Dövüşmeye devam etmek istediler.
He had to continue his trip in secret.
- Gezisine gizlice devam etmek zorunda kaldı.
I want to keep on living with him.
- Onunla yaşamaya devam etmek istiyorum.
We've got to keep on struggling.
- Mücadelemizi sürdürmeye devam etmek zorundayız.
In this world, it's difficult to go on behaving like a human being.
- Bu dünyada insan gibi davranmaya devam etmek zordur.
Please go on with your story.
- Lütfen hikayene devam et.
It's hard to keep up with Tom.
- Tom'la devam etmek zor.
You should go ahead and do it, just like you said you would.
- Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.
If you've got something to say, go ahead and say it.
- Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.
You are doing very well. Keep it up.
- Çok iyi yapıyorsun. Devam et.
By all means. Go ahead.
- Kesinlikle. Devam et.
If you have something to say, go ahead and say it.
- Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.
Tom continued to study French for another three years.
- Tom üç yıl daha Fransızca çalışmaya devam etti.
Corporate bankruptcies continued at a high level last month.
- Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.
Tom just kept right on talking.
- Tom hemen konuşmaya devam etti.
They resumed walking.
- Onlar yürümeye devam ettiler.
Tom resumed speaking.
- Tom konuşmaya devam etti.
I want to get on with my life.
- Hayatıma devam etmek istiyorum.
Tom wanted to get on with his life.
- Tom hayatına devam etmek istiyordu.
It was all I could do to keep standing.
- Yapabildiğim bütün şey ayakta durmaya devam etmekti.
I want to continue to help women.
- Kadınlara yardım etmeye devam etmek istiyorum.
We have to continue to do our jobs.
- İşimizi yapmaya devam etmek zorundayız.
Poverty prevented him from continuing his studies.
- Fakirlik onun çalışmalarına devam etmesini engelledi.
Tom said investigations were continuing.
- Tom soruşturmaların devam ettiğini söyledi.
We gave the first step, now we just have to keep going.
- Biz ilk adımı attık, şimdi sadece devam etmek zorundayız.
We've just got to keep going.
- Biz sadece gitmeye devam etmek zorundayız.
The Cold War continued.
- Soğuk Savaş devam etti.
Corporate bankruptcies continued at a high level last month.
- Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.
Ken kept on singing that song.
- Ken o şarkıyı söylemeye devam etti.
He kept on working all the while.
- O,her zaman çalışmaya devam etti.
I want to keep on living with him.
- Onunla yaşamaya devam etmek istiyorum.
We've got to keep on struggling.
- Mücadelemizi sürdürmeye devam etmek zorundayız.
I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break.
- Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.
Poverty prevented him from attending school.
- Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.
We have no choice but to carry on.
- Devam etmekten başka seçeneğimiz yok.
The work is now in progress.
- İş şimdi devam etmektedir.
I've got to keep going.
- Gitmeye devam etmek zorundayım.
We gave the first step, now we just have to keep going.
- Biz ilk adımı attık, şimdi sadece devam etmek zorundayız.