devam et!

listen to the pronunciation of devam et!
Turkish - English
go on

He won't go on to graduate school. - Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.

My father would not permit me to go on to college. - Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.

go ahead!

If you've got something to say, go ahead and say it. - Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.

By all means. Go ahead. - Kesinlikle. Devam et.

keep it up

You are doing very well. Keep it up. - Çok iyi yapıyorsun. Devam et.

{f} go ahead

By all means. Go ahead. - Kesinlikle. Devam et.

If you've got something to say, go ahead and say it. - Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.

(Bilgisayar) continue

Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again. - Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.

Corporate bankruptcies continued at a high level last month. - Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.

(Bilgisayar) continue anyway
right on

Tom just kept right on talking. - Tom hemen konuşmaya devam etti.

(Bilgisayar) resume

Tom resumed speaking. - Tom konuşmaya devam etti.

Tom resumed clearing the table. - Tom masayı temizlemeye devam etti.

{f} continuing

Poverty prevented him from continuing his studies. - Fakirlik onun çalışmalarına devam etmesini engelledi.

I see no point in continuing this conversation. - Bu konuşmaya devam etmenin amacı olmadığını anlıyorum.

keep going

Keep going straight through the village. - Köyün içinden doğru gitmeye devam et.

We've just got to keep going. - Biz sadece gitmeye devam etmek zorundayız.

{f} continued

Black Americans continued to suffer from racism. - Siyah Amerikalılar, ırkçılıktan dolayı acı çekmeye devam ettiler.

Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again. - Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.

kept going
kept on

He kept on working all the while. - O,her zaman çalışmaya devam etti.

He deliberately kept on provoking a confrontation. - O, kasıtlı olarak bir çatışmayı provoke etmeye devam etti.

soldier on
keep on

We've got to keep on struggling. - Mücadelemizi sürdürmeye devam etmek zorundayız.

I want to keep on living with him. - Onunla yaşamaya devam etmek istiyorum.

{f} ongoing
{f} attending

Poverty prevented him from attending school. - Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.

I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break. - Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.

get on with it
soldieron
soldier#on
devam et!
Favorites