Every day has a continuation.
- Her günün bir devamı vardır.
Is early medieval glass production a continuation of Roman glass technology?
- Erken Ortaçağ cam üretimi Roma cam teknolojisinin bir devamı mıdır?
Regular attendance is required in that class.
- O sınıfta düzenli devam gereklidir.
Volvo is starting a new project Read more.
- Volvo yeni bir projeye başlıyor. Devamını oku.
Tom kept getting more and more confused.
- Tom'un gittikçe daha çok kafası karışmaya devam etti.
We'll resume the meeting after tea.
- Toplantıya çaydan sonra devam ederiz.
They resumed walking.
- Onlar yürümeye devam ettiler.
He kept standing all the way.
- O yol boyunca ayakta durmaya devam etti.
It was all I could do to keep standing.
- Yapabildiğim bütün şey ayakta durmaya devam etmekti.
Prices continue to climb.
- Fiyatlar tırmanmaya devam ediyor.
Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
- Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.
A man may die, nations may rise and fall, but an idea lives on. Ideas have endurance without death.
- Bir insan ölebilir, uluslar yükselip düşebilir, ancak bir düşünce yaşamaya devam eder. Düşünceler ölümsüz sürekliliğe sahiptir.
I was too tired to go on working.
- Çalışmaya devam edemeyecek kadar yorgundum.
She was too tired to go on working.
- O, çalışmaya devam edemeyecek kadar çok yorgundu.
Is the play still running?
- Oyun hala devam ediyor mu?
None of the computers can continue to run with a burnt card.
- Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.
She carried on talking in spite of the loud noise.
- Yüksek gürültüye rağmen konuşmaya devam etti.
They carried on with the plan in spite of strong objections to it.
- Ona karşı güçlü itirazlara rağmen onlar plana devam ettiler.
Search operations are still underway.
- Arama operasyonları hala devam ediyor.
You're right. I have to go on living.
- Haklısın. Yaşamaya devam etmek zorundayım.
In this world, it's difficult to go on behaving like a human being.
- Bu dünyada insan gibi davranmaya devam etmek zordur.
Are you ready to proceed?
- Devam etmek için hazır mısın?
How would you like to proceed?
- Nasıl devam etmek istersin?
They wanted to continue to fight.
- Dövüşmeye devam etmek istediler.
I've decided to continue studying.
- Ben eğitime devam etmek için karar verdim.
I want to keep on living with him.
- Onunla yaşamaya devam etmek istiyorum.
It's useless to keep on thinking any more.
- Artık düşünmeye devam etmek işe yaramaz.
In this world, it's difficult to go on behaving like a human being.
- Bu dünyada insan gibi davranmaya devam etmek zordur.
My father would not permit me to go on to college.
- Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.
It's hard to keep up with Tom.
- Tom'la devam etmek zor.
Tom said that he was aware of the ongoing conspiracy.
- Tom devam eden komplonun farkında olduğunu söyledi.
This is an ongoing process.
- Bu devam eden bir süreçtir.
They are continuing to call.
- Onlar aramaya devam ediyor.
Police are continuing their investigation.
- Polis soruşturmaya devam ediyor.
By all means. Go ahead.
- Kesinlikle. Devam et.
You should go ahead and do it, just like you said you would.
- Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.
The footprints continued down to the river.
- Ayak izleri nehire kadar devam ediyordu.
I've decided to continue studying.
- Ben eğitime devam etmek için karar verdim.
The Cold War continued.
- Soğuk Savaş devam etti.
Tom just kept right on talking.
- Tom hemen konuşmaya devam etti.
When the excitement died down, the discussion resumed.
- Heyecan azalınca,tartışma devam etti.
Tom resumed speaking.
- Tom konuşmaya devam etti.
I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break.
- Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.
Poverty prevented him from attending school.
- Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.
Tom wanted to get on with his life.
- Tom hayatına devam etmek istiyordu.
I want to get on with my life.
- Hayatıma devam etmek istiyorum.
It was all I could do to keep standing.
- Yapabildiğim bütün şey ayakta durmaya devam etmekti.
You have to continue to study.
- Çalışmaya devam etmek zorundasın.
We have to continue to do our jobs.
- İşimizi yapmaya devam etmek zorundayız.
We have to keep going.
- Gitmeye devam etmek zorundayız.
We gave the first step, now we just have to keep going.
- Biz ilk adımı attık, şimdi sadece devam etmek zorundayız.
You are doing very well. Keep it up.
- Çok iyi yapıyorsun. Devam et.
The work is now in progress.
- İş şimdi devam etmektedir.
The work is now in progress.
- İş şimdi devam etmektedir.
We gave the first step, now we just have to keep going.
- Biz ilk adımı attık, şimdi sadece devam etmek zorundayız.
We've just got to keep going.
- Biz sadece gitmeye devam etmek zorundayız.
The work is now in progress.
- İş şimdi devam etmektedir.
I'll do whatever it takes to keep my children in school.
- Çocuklarımı okula devam ettirmek için ne gerekiyorsa yapacağım.
It's difficult to keep traditions in different contexts.
- Gelenekleri farklı bağlamlarda devam ettirmek zordur.
If you've got something to say, go ahead and say it.
- Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.
Go ahead and unwrap your gift.
- Devam et ve hediye paketini aç.
Tom said investigations were continuing.
- Tom soruşturmaların devam ettiğini söyledi.
Tom paused for a moment before continuing with the story.
- Hikayeye devam etmeden önce Tom bir an durdu.
Black Americans continued to suffer from racism.
- Siyah Amerikalılar, ırkçılıktan dolayı acı çekmeye devam ettiler.
Corporate bankruptcies continued at a high level last month.
- Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.
I told the children to be quiet, but they just kept on being noisy.
- Çocuklara sessiz olmalarını söyledim, fakat onlar gürültülü olmaya devam ettiler.
Ken kept on singing that song.
- Ken o şarkıyı söylemeye devam etti.
I want to keep on living with him.
- Onunla yaşamaya devam etmek istiyorum.
We've got to keep on struggling.
- Mücadelemizi sürdürmeye devam etmek zorundayız.
I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break.
- Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.
Poverty prevented him from attending school.
- Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.
We have no choice but to carry on.
- Devam etmekten başka seçeneğimiz yok.
Stay tuned. Dan is coming back after the break.
- Bizi izlemeye devam edin. Aradan sonra Dan geri geliyor.
Stay tuned. Our live stream will return shortly.
- Bizi izlemeye devam edin. Canlı yayınımız kısa süre içinde geri dönecek.