O, kaderini kabul etmek zorunda kaldı.
- She had to accept her fate.
Ölüm herkesin kaderidir.
- Death is everyone's fate.
Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak?
- What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate?
Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak?
- What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate?
Son tanık mahkûmun kaderini belirledi.
- The last witness sealed the prisoner's fate.
Herkes aynı kaderi bekliyordu - ölüm.
- Everybody was waiting the same fate - death.
Belki ölüme meydan okumamalısın.
- Maybe you shouldn't tempt fate.