ders verme

listen to the pronunciation of ders verme
Turkish - English
prelection
lecturing
ders vermek
teach

I killed him to teach him a lesson. He talks too much. Next time he will keep his words to himself. - Bir ders vermek için onu öldürdüm. O çok konuşuyor. Bir dahaki sefere sözlerini kendisine saklayacak.

I want to teach today. - Bugün ders vermek istiyorum.

ders vermek
give a lesson
ders verme hakkı
(Eğitim) habilitation
ders vermek
{f} tutor
ders vermek
rebuke
ders vermek
scold
ders ver
{f} lecture

The professor gave a lecture on the Middle East. - Profesör, Orta Doğu üzerine bir ders verdi.

I will lecture on literature. - Ben edebiyat üzerine ders vereceğim.

ders ver
{f} lecturing
ders vermek
lecture
ders vermek
{f} school

My daughter wants to teach in high school. - Kızım lisede ders vermek istiyor.

I'd like to teach in a school with highly-motivated students. - Bir okulda yüksek motivasyona sahip öğrencilerle ders vermek istiyorum.

ders vermek
give a lecture
ders vermek
a) to teach, to give lessons, to tutor, to lecture b) to rebuke, to scold, to teach sb a lesson
ders vermek
prelect
ders vermek
1. to teach. 2. to give (someone) advice; to be a model (to). 3. to rebuke, scold
ders vermek
give a good lesson
Turkish - Turkish
takrir
ders verme
Favorites