I want to submerge myself in the ocean depths, and to disappear there so as to never be seen again.
- Kendimi okyanusun derinliklerine batırmak istiyorum, ki orada gözden kaybolup bir daha asla görünmeyeyim.
I think there must be much gold in the depths of the Earth.
- Bence Dünya'nın derinliklerinde daha fazla altın olmalı.
I think there must be much gold in the depths of the Earth.
- Bence Dünya'nın derinliklerinde daha fazla altın olmalı.
The submarine hid in the depths of the ocean.
- Denizaltı, okyanusun derinliklerinde saklandı.
The Mississippi River is deep and wide.
- Mississippi Nehri derin ve geniştir.
The roots of this tree go down deep.
- Bu ağacın kökleri derinlere uzanıyor.
To calculate the capacity, multiply the length by the width by the depth.
- Kapasiteyi hesaplamak için, uzunluğu genişlikle derinlikle çarpın.
I want to submerge myself in the ocean depths, and to disappear there so as to never be seen again.
- Kendimi okyanusun derinliklerine batırmak istiyorum, ki orada gözden kaybolup bir daha asla görünmeyeyim.
This book profoundly impressed me.
- Bu kitap beni derinden etkiledi.
She fell into a profound sleep.
- O derin bir uykuya daldı.
The treasure was buried in the deepest of the sea.
- Hazine, denizin derinliklerine gömüldü.
They drove deep into enemy territory.
- Onlar düşman bölgesi derinliklerine doğru gitti.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.