derinliği

listen to the pronunciation of derinliği
Turkish - English
depth

We measured the depth of the river. - Nehrin derinliğini ölçtük.

It shows the depth of his love for his family. - Bu onun ailesine olan aşkının derinliğini gösterir.

The total palette of available colors
The intensity, complexity, strength, seriousness or importance of an emotion, or situation

The depth of the crisis had been exaggerated.

A very remote part

In the depths of the night,.

Profoundness; extent or degree of intensity; abundance; completeness; as, depth of knowledge, or color
The property of appearing three-dimensional
Cumulative frequency counting in from the nearer end
The ``depth'' of a window or pixmap is the number of bits per pixel it has The depth of a graphics context is the depth of the drawables it can be used in conjunction with for graphics output
Measurement inside the hull from the underside of the deck to the top of the keel
An earthquake begins at a given point (hypocenter) which is defined bya position on the surface of the earth (epicenter) and a depth belowthis point (focal depth) This depth is given as kilometers (km) below mean sea-level
extent downward or backward or inward; "the depth of the water"; "depth of a shelf"; "depth of a closet"
{i} distance from top to bottom; deepness; profundity
Depth describes the resonance or sensual power behind the sensations that drive the taste of the coffee It is a tricky and subjective term, but it tries to get at the way certain coffees open up and support their sensations with a sort of ringing, echoing power, whereas others simply present themselves to the palate and then stand pat or even fade
the intellectual ability to penetrate deeply into ideas
The depth where the earthquake begins to rupture This depth may be relative to mean sea-level or the average elevation of the seismic stations which provided arrival-time data for the earthquake location The choice of reference depth is dependent on the method used to locate the earthquake
The depth of a situation is its extent and seriousness. The country's leadership had underestimated the depth of the crisis. = severity
The number of simple elements which an abstract conception or notion includes; the comprehension or content
degree of psychological or intellectual depth extent downward or backward or inward; "the depth of the water"; "depth of a shelf"; "depth of a closet"
The height of a gemstone measured from the culet to the table
derin
{s} deep

Is there any end in sight to the deepening economic crisis? - Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?

How deep is this lake? - Bu göl ne kadar derin?

derinliği ölçülmemiş
unplumbed
delme derinliği
(Jeoloji) depth of boring
derin
profound

It had a profound effect on me. - Benim üzerimde çok derin bir etkisi vardı.

Tom sighed profoundly. - Tom derinden içini çekti.

derin
extensive
derin
deeper
derin
profoundness
derin
deep-seated
derin
abstruse
derin
intimate
derin
deed
derin
thorough
derin
full
montaj derinliği
mounting depth
odak derinliği
(Fotoğrafçılık) depth of focus
odak derinliği
(Çevre) focal depth
derin
abysmal
derin
recondite
derin
deep-rooted
derin
exquisite
derin
fathomless
derin
(Tıp) profundus
bina derinliği
depth of building
derin
(uyku) sound
derin
bottom, depth
derin
religious

Layla had deep religious convictions. - Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.

derin
deep; profound; (uyku) sound, deep; extensive, deep, thorough
derin
(Tıp) house
derin
home
ekim derinliği
sowing depth
ezilme derinliği
(Askeri) collapse depth
grafik derinliği
(Bilgisayar) chart depth
iletme derinliği
(Bilgisayar) transmit depth
iskandil edilen suyun derinliği
soundings
kazma derinliği
digging depth
lezyon derinliği
(Tıp) lesion depth
mesnet derinliği
support length
modülasyon derinliği
modulation depth
pazar derinliği
(Ticaret) market depth
renk derinliği
depth of colour, depth of shade
seki derinliği
(Askeri) secchi depth
test derinliği
(Askeri) test depth
toprak derinliği
soil depth
uyku derinliği kaydı
polysomnographic recording
yankı ile derinliği saptamak
echo sounding
Turkish - Turkish

Definition of derinliği in Turkish Turkish dictionary

Derin
(Osmanlı Dönemi) SÜHBE
Derin
(Hukuk) AMİK
derin
Yoğun: "Bu büyük köşkü derin bir sessizlik kapladı."- M. Ş. Esendal
derin
Kendi türünde çok gelişmiş, en ileri durumda olan
derin
Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan
derin
Yoğun
derin
İçten gelen
derin
Yüzeyden içeri inen
derin
Uzun süren
derin
Uyanılması güç, ağır
derin
Uyanılması güç, ağır (uyku)
derin
Uzun süren: "Bir iki derin nefesten sonra teneffüsünün ritmi düzeldi."- P. Safa
derin
Dip
derin
Ayrıntıya önem verilerek hazırlanan
derin
Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan: "Genç kız onun kırık dişli ağzının içindeki derin karanlığa bakıyor."- Ö. Seyfettin
derin
Dip: "Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin / Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde."- Y. K. Beyatlı
derin
Ayrıntıya önem verilerek hazırlanan: "Üzerindeki tesirleri ölçmek için derin tetkikler yapmak lazımdır."- F. R. Atay. İçten gelen
derinliği
Favorites