As we dive deeper, the water becomes colder.
- Daha derine daldığımız zaman su soğur.
The deeper we dived, the colder the water got.
- Derine daldıkça, su da soğudu.
She has a very deep contralto.
deep in debt, deep in the mud.
The Mississippi River is deep and wide.
- Mississippi Nehri derin ve geniştir.
Is there any end in sight to the deepening economic crisis?
- Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?
It had a profound effect on me.
- Benim üzerimde çok derin bir etkisi vardı.
Your questions are getting progressively more profound.
- Sorularınız giderek daha derinleşiyor.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.