derin

listen to the pronunciation of derin
Turkish - English
{s} deep

How deep is this lake? - Bu göl ne kadar derin?

The pond is 3 meters deep. - Gölet üç metre derinliğindedir.

profound

It had a profound effect on me. - Benim üzerimde çok derin bir etkisi vardı.

She fell into a profound sleep. - O derin bir uykuya daldı.

extensive
deeper
profoundness
deep-seated
abstruse
intimate
deed
thorough
full
fathomless
(uyku) sound
bottom, depth
religious

Layla had deep religious convictions. - Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.

recondite
deep; profound; (uyku) sound, deep; extensive, deep, thorough
abysmal
deep-rooted
exquisite
(Tıp) profundus
(Tıp) house
home
derin olmayan
shallow
derin uyumak
sleep through
derin bir nefes alma
sigh of relief
derin bir nefes alma
sigh
derin devlet
(Politika, Siyaset) deep state
derin olarak
fast
derin (sessizlik)
heavy
derin bas hoparlör
(Muzik) subwoofer
derin bilgi
scholarship
derin bir iz
a lasting impression
derin bir şekilde
abstrusely
derin deniz
deep-sea

Tom is a deep-sea diver. - Tom derin deniz dalgıcıdır.

derin deniz
(Askeri) deepwater
derin dondurma
deep freezing
derin dondurucu
(Denizbilim) deep-freze
derin dondurucu
(Gıda) deep-freeze
derin dondurulmuş
(Gıda) deep frozen
derin düşünerek
musing
derin düşünme
(Ticaret) mediation
derin düşünme
contemplation
derin düşünmek
pore
derin endişe ile
with deep concern
derin kapanış
(Diş Hekimliği) deep bite
derin kazı
deep excavation
derin kesik
laceration
derin nefes
deep breath
derin olmayan
superficial
derin olmayan
shallower
derin saygı
veneration
derin sedasyon
(Tıp) deep sedation
derin sevgi
deep love
derin sondaj
(Çevre) deep well
derin su
(Denizbilim) deep water
derin su
(Askeri) deepwater
derin su
(Askeri) deep sea
derin tava
(Gıda) wok
derin vadi
canon
derin ve dar yarık
(Çevre) ravine
derin ven trombozu
(Tıp) deep vein thrombosis
derin ven trombozu
(Tıp) deep venous thrombosis
derin yara açmak
gash
derin yarık
crevasse
derin yer
trough
derin çekme
stamping
derin üzüntü
heartbreak
derin kuyu
deep wells
derin nefes almak; ferahlanmak
deep breathing; spacious shoulder
derin saygılarımı sunarım
offer my deepest respect
derin vadi
deep valley
derin analiz
(Ticaret) depth analysis
derin araştırma
in-depth research
derin araştırma
deep prospecting
derin baca
deep manhole
derin baygınlık
coma
derin bilgiye sahip olmak
have a wide acquaintance with
derin bir bekleyiş
intake of breath
derin bir biçimde
hollowly
derin bir nefes
(deyim) a breath of a fresh air
derin dağlama
deep etching
derin delme
deep drilling
derin deniz
deep sea

Very little is known about the deep sea. - Derin deniz hakkında çok az şey biliniyor.

Do you have deep sea phobia? - Derin deniz fobisine sahip misin?

derin deniz trolü
(Denizbilim) balta trawl
derin deniz zonu
(Coğrafya) pelagic zone
derin deniz çukuru
(Askeri) hadal
derin deniz çökeli
abyssal sediment
derin deprem
(Çevre) deep earthquake
derin derecik
linn
derin derin
deeply

Just between us, he doesn't think very deeply. - Sadece bizim aramıza, o çok derin derin düşünmez.

Tom gazed deeply into Mary's eyes. - Tom Mary'nin gözlerine derin derin baktı.

derin derin düşünmek
chew
derin derin düşünmek
to think deeply, to muse
derin derin düşünmek
1. to be depressed and moody, fall into gloomy thought. 2. to be immersed in deep thought
derin derin düşünmek
chew the cud
derin derin uyumak
to sleep like a log
derin disleksi
(Pisikoloji, Ruhbilim) deep dyslexia
derin dondurucu
freezing compartment
derin dondurucu
freezer

There's ice cream in the freezer. - Derin dondurucuda dondurma var.

Do you have a freezer? - Bir derin dondurucun var mı?

derin dondurucu
deep freeze
derin donduruculu
deep freeze
derin düşünce
reflexion
derin düşünce
reflection
derin düşünce
contemplation
derin düşünce
deep in thought
derin düşüncelere dalmak
to muse
derin düşüncelere dalmış
immersed in thought, deep in thought
derin düşünme
rumination
derin düşünmek
mull over
derin düşünmeyen
unreflecting
derin ekoloji
deep ecology
derin endişe
deep anxiety
derin etek
continental slope
derin etki bırakmak
brand
derin gevşeme
(Pisikoloji, Ruhbilim) deep relaxation
derin harekatlar koordinasyon merkezi
(Askeri) deep operations coordination cell
derin iç çekiş
deep drawn sigh
derin işleme
(Pisikoloji, Ruhbilim) deep processing
derin kol
(Askeri) platoon column
derin kompaksiyon
(Jeoloji) dynamic consolidation
derin kompaksiyon
(Jeoloji) deep compaction
derin kompartıman
(Tıp) deep compartment
derin kuyu
deep well
derin kuyu drenajı
deep well drainage
derin kök
deep root
derin köklü
deep-rooted
derin kızartma tavası
deep fryer
derin kızartma tavası
deep frying pan
derin madenciliği
deep mining
derin mesafe
deep space
derin nefret
malignity
derin odak
(Jeoloji) deep focus
derin okuyan
deep read
derin rahatlama
deep relaxation
derin saygı
reverence
derin sertleşme
deep hardening
derin sessizlik
religious silence
derin sessizlik
hush
derin sondaj
deep drilling
derin soğutma
supercooling
derin soğutma
super cooling
derin su iskandili
sea gage
derin su iskandili
sea gauge
derin su pompası
sump pump
derin suyolu
seaway
derin sürme
subsoiling
derin sürme
deep ploughing
derin sürme pulluğu
trenching plough
derin sürüm
(Tarım) subsoiling
derin sıkıştırma
deep compaction
derin tabanlı jant
(Otomotiv) drop base rim
derin tabanlı jant
(Otomotiv) drop center rim
derin temel
deep footing
derin temel
deep foundation
derin toprak
deep soil
derin uyku
dead sleep
derin uyku
deep sleep
derin uyku
dead faint
derin uykuda
fast asleep

When the fire broke out, he was fast asleep. - Yangın patlak verdiğinde, o, derin uykudaydı.

When I went to look, I found the boy fast asleep. - Bakmaya gittiğimde çocuğu derin uykuda buldum.

derin uykuda
dead asleep
derin uykuda
(deyim) dead to the world
derin uykuda olmak
be fast asleep
derin uykuya dalmak
to fall fast asleep
derin uykuya dalmış
fast asleep
derin ve ağaçlı dere
gill
derin ve bol balıklı su
swim
derin ve dar derecik
gulch
derin vibratör
spud vibrator
derin yapı
(Dilbilim,Pisikoloji, Ruhbilim) deep structure
derin yapı
(Dilbilim) underlying structure
derin yapı bilgisi
(Dilbilim) deep grammar
derin yer
hole
derin çapraz smaç
(Spor) power alley
derin çekme
deep drawing
derin çekme
deep drawn
derin çekmek
deep draw
derin çukurlar
(Denizbilim) oceanic trenches
derin çukurlu
pot holed
derin ölçekli
deep-scaled
derin, yakın, geri
(Askeri) deep, close,rear
derin-deniz çukuru
(Jeoloji) deep-sea trench
dar ve derin vadi
ravine
derin uyku
sound sleep
çok derin deniz
abyssal
derin dondurucu
deep-freezer
derin uyu
sleep through
derin devlet
mobile vulgus
doğal ve derin kuyu
natural and deep wells
geniş ve derin bilgisi olan
which is broad and deep knowledge
sığ derin olmayan
shallow shallow
burası ne kadar derin
What is the depth here
dar ve derin dağ geçidi
notch
dar ve derin körfez
fiord
derin dondurucu
(Mukavele) deepfreeze
en derin
inmost
en derin
deepest

This lake is among the deepest in the country. - Bu göl ülkede en derinler arasında yer alıyor.

This lake is the deepest in Japan. - Japonya'da bu göl en derin göldür.

en derin deniz ortamı
(Jeoloji) abyssal environment
en derin nokta
depth
korulu derin vadi
dene
ortalama derin su
(Askeri) mean high water
çok derin
unfathomable
çok derin
profound

It had a profound effect on me. - Benim üzerimde çok derin bir etkisi vardı.

çok derin
abysmal
Turkish - Turkish
Yoğun: "Bu büyük köşkü derin bir sessizlik kapladı."- M. Ş. Esendal
Kendi türünde çok gelişmiş, en ileri durumda olan
Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan
Yoğun
İçten gelen
Yüzeyden içeri inen
Uzun süren
Uyanılması güç, ağır
Uyanılması güç, ağır (uyku)
Uzun süren: "Bir iki derin nefesten sonra teneffüsünün ritmi düzeldi."- P. Safa
Dip
Ayrıntıya önem verilerek hazırlanan
Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan: "Genç kız onun kırık dişli ağzının içindeki derin karanlığa bakıyor."- Ö. Seyfettin
Dip: "Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin / Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde."- Y. K. Beyatlı
Ayrıntıya önem verilerek hazırlanan: "Üzerindeki tesirleri ölçmek için derin tetkikler yapmak lazımdır."- F. R. Atay. İçten gelen
(Osmanlı Dönemi) SÜHBE
(Hukuk) AMİK
derin devlet
Devletin çıkarlarını gözetip kolladığı öne sürülen, göz önünde olmayan örtülü güç
derin derin
Derin olarak
derin dondurucu
Buzdolabında besinleri bozulmadan uzun süre saklayan bölüm
derin dondurucu
Besinleri bozulmadan uzun süre saklayan kapalı dolap
derin soğutma
Derin soğutucu üretimi tekniği
derin soğutucu
Buzdolabı düzeni içinde çok yüksek soğutucu özelliği olan bir tür buzdolabı
derin uyku
Uyanılması güç uyku, ağır uyku
Derin uyku
daluyku