How deep is this lake?
- Bu göl ne kadar derin?
The pond is 3 meters deep.
- Gölet üç metre derinliğindedir.
It had a profound effect on me.
- Benim üzerimde çok derin bir etkisi vardı.
She fell into a profound sleep.
- O derin bir uykuya daldı.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.
Tom is a deep-sea diver.
- Tom derin deniz dalgıcıdır.
Very little is known about the deep sea.
- Derin deniz hakkında çok az şey biliniyor.
Do you have deep sea phobia?
- Derin deniz fobisine sahip misin?
Just between us, he doesn't think very deeply.
- Sadece bizim aramıza, o çok derin derin düşünmez.
Tom gazed deeply into Mary's eyes.
- Tom Mary'nin gözlerine derin derin baktı.
There's ice cream in the freezer.
- Derin dondurucuda dondurma var.
Do you have a freezer?
- Bir derin dondurucun var mı?
When the fire broke out, he was fast asleep.
- Yangın patlak verdiğinde, o, derin uykudaydı.
When I went to look, I found the boy fast asleep.
- Bakmaya gittiğimde çocuğu derin uykuda buldum.
This lake is among the deepest in the country.
- Bu göl ülkede en derinler arasında yer alıyor.
This lake is the deepest in Japan.
- Japonya'da bu göl en derin göldür.
It had a profound effect on me.
- Benim üzerimde çok derin bir etkisi vardı.