Tom and Mary pitched their tent near the stream.
- Tom ve Mary çadırlarını dere kenarında kurdu.
A stream flows into the lake.
- Bir dere göle akmaktadır.
He dared not jump over the brook.
- Dereyi atlamaya cesaret edemedi.
We also failed to find gold in the brook.
- Biz de derede altın bulamadık.
The creek's to our right.
- Dere bizim sağımıza doğru.
He did not dare to jump over the creek.
- Dere üzerinden atlamaya cesaret edemedi.
There is no fish in the burn.
- Derede hiç balık yok.
The fire left her with a third-degree burn which took months to fully heal.
- Yangın, onu tamamen iyileşmesi aylar süren üçüncü derece yanık ile bıraktı.
Tom runs extremely well.
- Tom son derece iyi koşuyor.
It must be terribly difficult, running her household on her own after divorcing.
- Boşandıktan sonra evinde tek başına koşuşturmak son derece zor olmalı.
Than herde he a voyce sey, ‘Sir Galahad, I se there envyrowne aboute the so many angels that my power may nat deare the!’.