Bu yer çok bunaltıcı.
- This place is so depressing.
O bunaltıcı bir hikaye.
- That's a depressing story.
O iç karartıcı görünüyor.
- That sounds depressing.
Benimki gibi bir hayat yaşamak manasız ve iç karartıcı.
- Living the kind of life that I live is senseless and depressing.
Sanırım o biraz moral bozucu.
- I think he's a bit depressing.
Tom'un hikayesi çok hüzünlüydü.
- Tom's story was very depressing.
Sami'nin üzüntüsü depresyona dönüştü.
- Sami's sadness deepened into a depression.
Hatırlamak beni üzdü.
- Remembering it depressed me.
Japonya'nın gelecek için beklentileri kasvetli görünüyor.
- The prospects for Japan's future look dismal.
Ev çok kasvetli görünüyordu.
- The house looked very dismal.
Savunma programı için görünüm iç karartıcıdır.
- The outlook for the defense program is dismal.
Japonya'nın gelecek için beklentileri kasvetli görünüyor.
- The prospects for Japan's future look dismal.
Ev çok kasvetli görünüyordu.
- The house looked very dismal.
The television news was depressing, so rather than start crying I turned it off.
Depress the upper lever to start the machine.
Winter depresses me.
Lower productivity will eventually depress wages.
... and it was quite depressing. ...