Uçağımız yoğun sis nedeniyle inemedi.
- Our plane couldn't land on account of the dense fog.
Sis o kadar yoğundu ki bir inç önümü bile göremiyordum.
- The mist was so dense that I could not see even an inch ahead.
Adam sık bir ormanda saklanıyordu.
- The man was hiding in a dense forest.
Tom, Mary'nin ne kadar kalın kafalı olduğuna inanamıyor.
- Tom can't believe how dense Mary is.
Tom, Mary'nin ne kadar kalın kafalı olduğuna inanamıyor.
- Tom can't believe how dense Mary is.