denizler

listen to the pronunciation of denizler
Turkish - English
seas

She become seasick in rough seas. - Fırtınalı denizlerde onu deniz tuttu.

I've crossed the seas of eternity to understand that the notion of time is nothing but an illusion. - Zaman kavramının sadece bir yanılsamadan ibaret olduğunu anlamak için sonsuzluk denizlerini geçtim.

plural of sea
South East Asia Symposium
Waves generated by the action of wind blowing at the time of observation or in the recent past Seas become swell at some point
Acronym for Study of the European Arctic Shelf, an LESC program
deniz
sea

Aren’t they on the sea during the night? - Geceleyin denizde değiller miydi?

We used to go to the seaside on holiday. - Tatilde deniz kenarına giderdik.

deniz
naval

Tom Jackson was an American naval officer and painter. - Tom Jackson, Amerikalı bir deniz subayı ve ressamdı.

The gentlemen at this table were naval commanders during the first Gulf War. - Bu masadaki beyler Birinci Körfez Savaşı sırasındaki deniz komutanlarıydı.

deniz
nautical
deniz
deep

This part of the sea is deep and dangerous. - Denizin bu bölümü derin ve tehlikeli.

The treasure was buried in the deepest of the sea. - Hazine, denizin derinliklerine gömüldü.

deniz
drink

Drinking seawater can be deadly to humans. - Deniz suyu içmek insanlar için ölümcül olabilir.

Layla couldn't drink seawater. - Leyla deniz suyu içemedi.

deniz
saltwater
deniz
blue

He reached the blue sea. - O, mavi denize ulaştı.

The blue sky is reflected in the sea. - Mavi gök, denize yansıyor.

deniz
earth

All that comes from the earth returns to the earth, and what comes from the water returns to the sea. - Topraktan gelen her şey toprağa döner ve sudan gelen her şey denize döner.

The blue whale is the largest marine mammal, and the largest mammal on earth. - Mavi balina en büyük deniz memelisi olup, dünyadaki de en büyük memelidir.

deniz
(Askeri) marine city
yedi denizler
seven seas
deniz
waters

Warmer waters harm coral reefs and alter the distribution, abundance, and productivity of many marine species. - Isıtıcı sular, mercan resiflerine zarar verir ve birçok deniz türünün verimini, bolluğunu ve üretkenliğini değiştirir.

açık denizler
(Hukuk) high seas
deniz
sea; maritime, marine; naval, nautical
deniz
the blue; the briny
deniz
the waters
deniz
marine

Yuriko, a marine biology grad student, fell asleep inside a fish tank and awoke covered in octopuses and starfish. - Yuriko deniz biyolojisinden mezun bir öğrenci, bir balık tankının içinde uykuya daldı ve ahtapotlar ve deniz yıldızları ile kaplı olarak uyandı.

Tom joined the Marine Corps. - Tom deniz piyadelerine katıldı.

deniz
thalasso
deniz
sea, ocean
deniz
waves, sea; a swell
deniz
the wave

He was carried by the waves away from the shore and out to sea. - Dalgalar tarafından kıyıdan denize doğru sürüklendi.

deniz
maritime

They went to the maritime museum. - Onlar denizcilik müzesine gitti.

deniz
the deep

The treasure was buried in the deepest of the sea. - Hazine, denizin derinliklerine gömüldü.

Very little is known about the deep sea. - Derin deniz hakkında çok az şey biliniyor.

deniz
brine
deniz
the waves

He was carried by the waves away from the shore and out to sea. - Dalgalar tarafından kıyıdan denize doğru sürüklendi.

deniz
marine, maritime, nautical, naval
deniz
main
deniz
the blue

The blue whale is the largest marine mammal, and the largest mammal on earth. - Mavi balina en büyük deniz memelisi olup, dünyadaki de en büyük memelidir.

The blue sky is reflected in the sea. - Mavi gök, denize yansıyor.

deniz
briny
deniz
biocycle
deniz
flood

Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water. - Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir.

deniz
the briny
deniz
zee
deniz
seaman

Many moons ago, I was a seaman. - Çok uzun zaman önce ben bir denizciydim.

The seaman apprentice, sitting on a stool in a bar, ordered a beer while waiting for his basket of fish and chips. - Bir barda bir taburede oturan denizci çırağı balık ve cips sepetini beklerken bir bira ısmarladı.

deniz
maria

Tom considered Maria to be the most beautiful mermaid he had ever seen. - Tom, Maria'yı şimdiye kadar gördüğü en güzel deniz kızı olarak kabul ediyordu.

kapalı ve yarı kapalı denizler
(Hukuk) enclosed and semi-enclosed seas
Turkish - Turkish

Definition of denizler in Turkish Turkish dictionary

Deniz
derya
Deniz
(Hukuk) BAHR
Deniz
(Osmanlı Dönemi) RAMUZ
Deniz
(Osmanlı Dönemi) HUDARE
Deniz
(Osmanlı Dönemi) MESCUR
Deniz
(Hukuk) BAHİR
Deniz
(Osmanlı Dönemi) TIM
deniz
Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi
deniz
Dalga olma durumu
deniz
Geniş alan
deniz
Bir okyanus ile bağı olan ve büyük bir alanı kaplayan ve genellikle tuzlu olan su birikintisi
deniz
Sınırsız genişlik, çokluk, yoğunluk
deniz
Bu su kütlesinin belirli bir parçası
deniz
Aydaki düzlükler
denizler
Favorites