Sağlık, hastalık gelene kadar kıymetli değildir.
- Health is not valued till sickness comes.
O, onura her şeyden daha çok değer verir.
- He values honor above anything else.
O, her zaman karısının görüşlerine değer verir.
- He always values his wife's opinions.
Tom onu almadan önce bir ressam tarafından tabloya bir değer biçtirdi.
- Tom had the painting appraised by an expert before he bought it.
Sami kendini yeterince değerli hissetmedi.
- Sami didn't feel valued enough.
Saray farelerle dolu olduğunda topal bir kedi, hızlı bir attan daha değerlidir.
- A lame cat is more valued than a fast horse when the palace is full of mice.
Aynı değerleri paylaşmıyoruz.
- We don't share the same values.
Tom ve ben aynı değerleri paylaşmayız.
- Tom and I don't share the same values.
Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.
- Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'
Bu belirsiz zamanlarda yaşamada, esnek olmak ve geleneksel değerlere esir olmamak gerekmektedir.
- In living through these uncertain times, it is necessary to be flexible and not be a captive to traditional values.