Sağlık, hastalık gelene kadar kıymetli değildir.
- Health is not valued till sickness comes.
O sağlığa zenginliğin üzerinde değer verir.
- She values health above wealth.
O, her zaman karısının görüşlerine değer verir.
- He always values his wife's opinions.
Tom onu almadan önce bir ressam tarafından tabloya bir değer biçtirdi.
- Tom had the painting appraised by an expert before he bought it.
Hiçbir şey zamandan daha değerli değildir fakat hiçbir şey daha az değerli değildir.
- Nothing is more valuable than time, but nothing is less valued.
Saray farelerle dolu olduğunda topal bir kedi, hızlı bir attan daha değerlidir.
- A lame cat is more valued than a fast horse when the palace is full of mice.
Mary ahlaki değerlerini reddetti ve bir hiççi oldu.
- Mary renounced her moral values and became a nihilist.
Aynı değerleri paylaşmıyoruz.
- We don't share the same values.
Aynı değerleri paylaşmıyoruz.
- We don't share the same values.
Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.
- Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'