Onlar ya barakada ya da mağarada.
- They're either in the shed or in the den.
Kara delikler çok yoğundur.
- Black holes are very dense.
Red Dragon tanınmış bir kumar ve esrarkeş batakhanesi.
- The Red Dragon is a well-known gambling and opium den.
Dünyanın yuvarlak olduğu gerçeğini kimse inkar edemez.
- No one can deny the fact that the earth is round.
Daniel was put into the lions’ den.
As the head of the boarding school, he serves as den mother for all the new students.
The submarine had to break through a thin sheet of ice to surface.
- Denizaltı yüzeye doğru ince bir buz tabakasını yarıp geçmek zorunda kaldı.
The river which flows through London is called the Thames.
- Londra'dan akan nehre Thames denir.
From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined.
- Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.
Winds from the sea are humid.
- Denizden gelen rüzgarlar nemlidir.
It is no more than half a mile to the sea.
- Denize yarım milden daha fazla değil.
They killed more than three thousand sailors.
- Onlar üç binden fazla denizciyi öldürdü
He lost his balance and fell off his bicycle.
- Dengesini kaybedip bisikletten düştü.
He lost his balance and fell off the ladder.
- Dengesini kaybetti ve merdivenden düştü.
I'm trying to get out of here.
- Ben buranın dışına çıkmayı deniyorum.
The situation quickly got out of hand.
- Durum hızla denetimden çıktı.
The football manager tried an elaborate new tactic but it didn't come off.
- Futbol yöneticisi ayrıntılı bir yeni taktik denedi, ancak başarıya ulaşmadı.
We've been friends since I was 6 months old.
- Ben altı aylıkken den beri biz arkadaşız.
I haven't seen Tom since 1988.
- 1988' den beri Tom'u görmedim.
... SANFT DEN STROM HINAB! ...