O derhal ödeme istiyor.
- He demands immediate payment.
Kamuoyu cevapları istiyor.
- The public demands answers.
Ben, onun ödemesini talep ettim.
- I demanded that he should pay.
Başkanın çekilmesini talep ettiler.
- They demanded that President resign.
İşçiler daha yüksek ücret talep etmek için birleşti.
- The workers united to demand higher wages.
Adalet istemek için buradayız.
- We're here to demand justice.
Arzu ihtiyaç ve talep arasından çıkar.
- The desire emerges between need and demand.
Adalet istemek için buradayız.
- We're here to demand justice.
Hiçbir şey istemedim.
- I didn't demand anything.
Bu soruna hemen dikkat edilmesi gerekir.
- This problem demands immediate attention.
Onun ödemesi gerektiğini iddia ettim.
- I demanded that he should pay.
Ülkenizde hangi diller rağbette?
- Which languages are in demand in your country?
Tom büyük rağbet görüyor.
- Tom is in great demand.
Bu isteklere boyun eğmemelisin.
- You must not give way to those demands.
Onun isteklerine boyun eğdim.
- I gave in to her demands.
Ben, onun ödemesini talep ettim.
- I demanded that he should pay.
Onlar kitabın tüm kopyalarının imha edilmesini talep ettiler.
- They have demanded that all copies of the book be destroyed.
Fiyat talebe göre değişecek.
- The price will change according to the demand.
Fiyatlar arz ve talebe bağlıdır.
- Prices depend on supply and demand.
Hiçbir şey istemedim.
- I didn't demand anything.
Adalet istemek için buradayız.
- We're here to demand justice.
The bank is demanding the mortgage payment.
Modern society is responding to women's demands for equality.
She couldn't ignore the newborn baby's demands for attention.
... - YOUR DEMANDS STINK. - Crowd: YEAH! ...
... ALL RIGHT, I'VE GOT SOME DEMANDS, PEOPLE. ...