Tom kasten aldatıcı oluyor.
- Tom is being deliberately deceptive.
O benim mesajlarımı açtı ve kasten onları görmezden geldi.
- She opened my messages and ignored them deliberately.
O, kasıtlı olarak bir çatışmayı provoke etmeye devam etti.
- He deliberately kept on provoking a confrontation.
O, kasıtlı yalanlar söyledi
- He told deliberate lies.
Onun kasıtlı olduğunu düşünüyor musun?
- Do you think that was deliberate?
Jüri üç gün boyunca düşündü.
- The jury deliberated for three days.
Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.
- Tom was probably pondering something.
It is now time for the jury to deliberate the guilt of the defendant.
Tripping me was deliberate action.
The opinion resulted in a deliberate measure.
The prime minister resided over the cautious, deliberate action.
The jury took eight hours to deliberate upon the guilt of the accused.