Tom's fingerprint was evidence that he was there.
- Tom'un parmak izi onun orada olduğuna dair delildi.
The evidence was against me.
- Bu delil benim aleyhime.
I'm not denying it happened, but one example can't be called proof.
- Onun olduğunu inkar etmiyorum ama bir örnek delil sayılmaz.
So long as you have no proof, this conversation never happened.
- Deliliniz olmadığı sürece bu konuşma hiç olmadı.
The evidence suggests the opposite is the case.
- Deliller olayın tam tersi olduğuna işaret ediyor.
Masturbation leads to insanity.
- Mastürbasyon deliliğe yol açar.