deli̇'

listen to the pronunciation of deli̇'
English - Turkish

Definition of deli̇' in English Turkish dictionary

deli meat
şarküteri et
deli
{i} mezeci dükkânı
deli
{i} hazır yemek
deli
{i} mezeler
deli
{i} hazır yemek ve salata dükkânı
deli
{i} meze
deli
{i} soğuk meze
deli
{i} şarküteri

O şarküterideki yiyecekten hoşlanmıyorum. - I don't like the food at that deli.

Beşinci Cadde ve Harvey Caddesinin köşesindeki şarküteride çok et vardır. - There are a myriad of meats at the deli on the corner of Fifth and Harvey Street.

Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Âsan yol, kolay olan yol
deli kızın çeyizi gibi
bir arada sergilenen ve birbirine yakışmayan eşya için söylenir
deli kızın çeyizi gibi
aynı cinsten ya da birbirine uymayan eşyalar
deli
Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, mecnun
deli
Davranışları aşırı ve taşkın olan (kimse), çılgın
deli
Coşkun, azgın: "Bu deli öfkeyi kime veya nelere, bir namlu gibi, çevireceğini bilemiyordu."- T. Buğra
deli
Coşkun, azgın
deli
Aşırı derecede düşkün
deli
Davranışları aşırı ve taşkın olan (kimse), çılgın: "Ben delinin biriyim, ateşe girerim."- F. R. Atay
deli alacası
Birbirini tutmayan parlak renklerden oluşan
deli bal
Arıların zehirli çiçeklerden topladıkları bal, acı bal
deli dana hastalığı
İngiltere'de büyük baş hayvanlarda görülen, bulaşıcı ve öldürücü bir hastalık
deli deli
Delice
deli divane
Çılgın, aşırı deli
deli dolu
İlerisini gerisini düşünmeden davranan, rastgele konuşan, patavatsız (bir biçimde)
deli dolu
Çok hareketli, aktif, enerjik
deli etmek
Çılgına çevirmek
deli fişek
Delişmen ve atak
deli fişeklik
Deli fişek olma durumu
deli gömleği
Tehlikeli ve saldırgan delilere giydirilen kolsuz gömlek
deli güllabicisi
bakınız: güllâbici
deli olmak
Delirmek
deli olmak
Çok sevmek
deli olmak
Çok sinirlenmek
deli orman
Çok sık ve gür orman
deli otu
Turpgillerden, bahçelere süs olarak dikilen bir bitki, kuduz otu (Alyssum)
deli saçması
Anlamsız, tutarsız, delice söz
deli ırmak
Akıntısı çok hızlı olan ırmak
bir şey için veya bir şeye deli olmak
Çok sevmek
bir şey için veya bir şeye deli olmak
Çok sinirlenmek
bir şey için veya bir şeye deli olmak
Delirmek
fermanlı deli
Deli olduğu herkesçe bilinen kişi
English - English

Definition of deli̇' in English English dictionary

deli
A shop that sells cooked or prepared food ready for serving
deli
Food sold at a delicatessen
deli
A deli is a shop or part of a shop that sells food such as cheese and cold meat. Deli is an abbreviation for `delicatessen'. a delicatessen (delicatessen)
deli
a shop selling delicatessen (as salads or cooked meats)
deli
{i} store which sells cheeses and cooked meats as well as prepared salads; products sold in this store
deli meats
{i} (Canada & USA) cold cuts, slices of cooked cold meat (such as: salami, turkey, liverwurst, bologna, ham), charcuterie
Turkish - English

Definition of deli̇' in Turkish English dictionary

deli
crazy

He is not just interested, he's crazy about it. - O onunla sadece ilgilenmiyor, ona deli oluyor.

Most people think I'm crazy. - Birçok kişi deli olduğumu düşünür.

deli
mad

He is mad about music. - O, müziği deli gibi seviyor.

Tom is driving me mad. - Tom beni deli ediyor.

deli
(Argo) cracked
deli
madman

Tom acted like a madman. - Tom bir deli gibi davrandı.

He behaved like a madman. - Delirmiş gibi davrandı.

deli
delirious

Tom was deliriously happy. - Tom delicesine mutluydu.

Tom said that Mary was delirious. - Tom, Mary'nin delirmiş olduğunu söyledi.

deli
lunatic

I've dated a lunatic. - Bir deli ile birlikte oldum.

Prisons are full of lunatics. - Cezaevleri delilerle dolu.

deli gömleği
straitjacket

They put him in a straitjacket. - Onlar ona deli gömleği giydirdi.

Don't put me in a straitjacket, because I'm not crazy. - Beni deli gömleğine koyma, çünkü deli değilim.

deli olmak
rave
deli olmak
be crazy about
deli
out of one's senses
deli
(Argo) around the bend
deli
(Konuşma Dili,Argo) round the bend
deli
(Argo) wacky
deli
crank
deli
(Argo) barmy
deli
(Argo) buggy
deli
(Konuşma Dili) crack-brained
deli
(Konuşma Dili) as daft as a brush
deli
(Argo) mental

She has extreme colonial mentality. She is crazy for Spanish culture. - Onun aşırı sömürge zihniyeti var. O, İspanyol kültürü için deli oluyor.

deli
(Argo) kooky
deli
(Konuşma Dili) round the twist
deli
unhinged
deli
out of one's wits
deli
demon
deli
irrational
deli
brainsick
deli
balmy
deli
mentally ill
deli
(deyim) out to lunch
deli
touched
deli
(Argo) kookie
deli
(Argo) fruity
deli
(Argo) off one's head
deli
(Argo) whacky
deli
wacko
deli dana
mad cow
deli divane olmak
wild about
deli divane olmak
be wild about
deli dolu
alive and kicking
deli etmek
make mad
deli etmek
(Argo) craze
deli gibi
hysterically

Tom laughed hysterically for no reason. - Tom nedensizce deli gibi güldü.

deli gibi
mad

Tom worked like a madman. - Tom bir deli gibi çalıştı.

He acted like a madman. - O, bir deli gibi hareket etti.

deli gibi
rabidly
deli gibi
like crazy

Her dog started barking like crazy. - Onun köpeği deli gibi havlamaya başladı.

They were biting like crazy yesterday. - Dün deli gibi ısırıyorlardı.

deli gibi (hızlı)
(deyim) like crazy
deli gibi sevinmek
(deyim) be over the moon
deli gibi sevmek
be mad about
deli gibi sevmek
(deyim) head over heels in love
deli gibi âşık
infatuated
deli gömleği
straightjacket
deli kızın çeyizi gibi
(deyim) higgledy-piggledy
deli olmak
go mad
deli olmak
(deyim) go ape
deli olmak
to be round the bend
deli olmak
to be crazy about
deli olmak
be round the bend
deli olmak
round the bend
deli olmak (öfkeden)
have a fit
deli saçması
bullshit
deli olmak
crazy about
deli
insane

Tom is insanely jealous. - Tom delicesine kıskanıyor.

You don't want Tom to think you're insane. - Tom'un seni deli sanmasını istemiyorsun.

deli divane
mad spoon
deli divane olmak
Be madly fond of, be wild about
deli kanlı
bloody mad
deli
dippy
deli
demented; daemonic [Brit.]
deli
daemonical [Brit.]
deli
distracted

Tom looked pretty distracted. - Tom oldukça deli görünüyordu.

Tom seems slightly distracted. - Tom hafiften deli gibi görünüyordu.

deli
crackers
deli
loony
deli
demoniacal
deli
not all there
deli
bedlamite
deli
bonkers
deli
cracky
deli
distraught
deli
nutcase
deli
batty
deli
lunatic, insane person
deli
demonic
deli
out of one's mind
deli
idiotic, foolish (person)
deli
daft
deli
mad, insane, crazy, lunatic, maniac, demented, cuckoo, daft, "batty, bats, crackers, nutty, nuts, mental; crazy about, mad about, potty about, fond of; madman, madwoman, lunatic, loony
deli
madwoman
deli
insane, crazy, mad
deli
dement
deli
demoniac
deli
possessed
deli
mad about; devotee (of)
deli Raziye
(Konuşma Dili) woman or girl who acts crazy
deli alacası
(Konuşma Dili) crazy-colored, wild with colors
deli bal
(Tıp) andromedotoxine
deli bal
poisonous honey
deli balina
(Hayvan Bilim, Zooloji) monodon monoceros
deli bayrağı açmak
(Konuşma Dili) to fall madly in love
deli cesaretine sahip
temerarious
deli divane olmak
to be madly fond of, to be wild about
deli divane olmak
to be crazy about, be mad about, be a devotee of
deli etmek
blow one's mind
deli etmek
drive smb. round the bend
deli etmek
send smb. up the wall
deli etmek
drive smb. up the wall
deli etmek
to drive (someone) wild
deli etmek
to madden, to exasperate, to drive sb mad, to drive sb round the bend, to drive sb to distraction
deli gibi
madly, like anything, like crazy, like mad, to distraction
deli gibi
like mad
deli gibi
1. madly. 2. recklessly
deli gibi gezinmek
dwale
deli gibi kaçmak
run like hell
deli gibi koşup bağırmak
run riot
deli gibi oraya buraya koşmak
tear about
deli gibi sevmek
love to distraction
deli gibi sevmek
to be mad about
deli gibi swing dansı yapmak
jitterbug
deli gibi yemek
guttle
deli gibi çalışmak
(Argo) work one's arse off
deli gömleği giydirmek
straitjacket
deli güllabiciliği etmek
to indulge a spoiled person, pander to the whims of a spoiled person
deli güllabicisi
formerly an attendant in a mental hospital
deli güllabicisi gibi
like a patient and indulgent nurse
deli kadın
madwoman
deli kızın çeyisi gibi
scattered all over
deli kızın çeyizi gibi
1. scattered all over. 2. poorly chosen (clothes, furnishings)
deli misin ?
are you nuts ?
deli numarası yapmak
to feign madness
deli olma
rave
deli olma korkusu
(Pisikoloji, Ruhbilim) dementophobia
deli olmak
be off
deli olmak
be mad about
deli olmak
(için) rave about
deli olmak
be mad
deli olmak
(bir şey için) be wild about
deli olmak
a) to go mad, to be round the bend b) to be crazy about, to be nuts about/over, to crave
deli olmak
1. to be madly in love (with), be smitten (by). 2. to be furious (with/about)
deli olmak
have a fit
deli olmak
be crazy for
deli olmak işten
(bile) değil. It drives one crazy
deli olmak işten değil
it drives one crazy
deli orman
a vast and dense forest
deli pösteki sayar gibi
struggling with a thankless and repetitious job
deli raporu vermek
certify
deli saraylı gibi
(woman) oddly decked out in gaudy clothes
deli saçması
utter nonsense
deli saçması
ravings
deli saçması
utter nonsense, bullshit
deli saçması
rigmarole
deli saçması
raving
deli yerine koymak
regard someone as mad
deli yerine koymak
treat somebody like a fool
deli yerine koymak
look on someone as mad
deli çıkmak
1. to go crazy. 2. to blow one's top, get angry
deli ırmak
wild and torrential river
Akıllı köprüyü alıncaya kadar deli dereyi geçer
(Atasözü) He who hesitates is lost
çılgın, deli, manyak, kaçık
Crazy, crazy, crazy, crazy
beni deli ediyorsun
you make me sick
daha deli
dippier
fermanlı deli
(Konuşma Dili) certified nut-case
hamamda deli var
(Konuşma Dili) 1. There is a crazy person involved in this. 2. What a lot of noise!
kâlbi deli gibi attıran erkek
heartthrob
küçük deli, büyük deli, beşikteki başını sallar
(Konuşma Dili) There's not a one of them that's sane
kızıl deli
raving lunatic