defter

listen to the pronunciation of defter
English - Turkish

Definition of defter in English Turkish dictionary

deft
eli çabuk
deft
eliçabuk
deft
marifetli
deft
becerikli
deft
{s} usta

Onunla ustalıkla başa çıktın. - You handled that deftly.

Keiko ustalıkla bulaşıkları toplar ve onları lavaboya götürür. - Keiko deftly piles up the dishes and takes them to the sink.

deft
yatkınlık
deft
deftness beceriklilik
deft
marifet dolu
deft
deftly beceriklilikle
deft
{s} eli yatkın
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Liste
(Osmanlı Dönemi) (C.: Defâtir) (Yunanca iki kanatlı manasına gelen bir kelimeden alınmıştır). Not yazmağa, ders için veya ticari hesablara mahsus kağıttan beyaz kitab. Pusula
Genellikle hafif bir kapak içerisinde, bir araya tutturulmuş kâğıt yaprakları: "Nikâh memurunun masasında, biraz sonra imzalayacakları defter vardı."- S. Derviş
Genellikle hafif bir kapak içerisinde, bir araya tutturulmuş kâğıt yaprakları
defter emini
Tapu işlerine bakan yüksek görevli
günlük defter
Muhasebede, ticari işlemlerin belgelere dayanarak tarih sırası ile, maddeler halinde kaydedildiği deftere yevmiye defteri (Günlük Defter) denir
BÜYÜK DEFTER
(Hukuk) Defteri kebir
Defterler
(Hukuk) DEFATİR
adi defter
Bir işletmenin veya ticarethanenin yaptığı işlemlerinin, muhasebe kayıtlarının geçirildiği ticarî defter
ana defter
Ticarî kuruluşların aylık bilanço hesaplarını gösteren defter, büyük defter, defterikebir
büyük defter
Ticarî kuruluşların aylık bilanço hesaplarını gösteren defter, defterikebir
günlük defter
Bir işletmenin yaptığı işleri günü gününe geçirdiği defter, yevmiye defteri
zımbalı defter
Kolay koparılabilsin diye yapraklarının dibi zımbalanmış olan defter
English - English
comparative of deft
deft
{a} neat, trim, spruce, dexterous
deft
{s} adept, skillful; dexterous, agile, nimble
deft
quick and skillful in movement
deft
A deft action is skilful and often quick. With a deft flick of his foot, Mr Worth tripped one of the raiders up. + deftly deft·ly One of the waiting servants deftly caught him as he fell. + deftness deft·ness Dr Holly's surgical deftness and experience
deft
(Direct Electronic Fourier Transform) A device using propagating Surface Acoustic Waves (SAW) to interact with the spatial light distribution of an image, which is focused on a photoconductive surface e g a film of CDS These SAW effectively modulate the photoconductivity of the CDS so as to produce an analog, alternating current output which is proportional to the fourier transform of the image intensity pattern This analog signal can be displayed on a network analyser, oscilloscope, or analog plotter
deft
quick and neat in action; skillful
deft
Apt; fit; dexterous; clever; handy; spruce; neat
deft
(Adj ) -nimble; skillful; clever
deft
Density functional theory program
deft
skillful in physical movements; especially of the hands; "a deft waiter"; "deft fingers massaged her face"; "dexterous of hand and inventive of mind" quick and skillful in movement
Turkish - English
notebook

In her notebook, she drew a copy of the picture that was in the book. - O, defterinde kitaptaki bir resmin kopyesini çizmişti.

I'll lend you my notebook. - Defterimi sana ödünç vereceğim.

book

I left my address book in my room. - Adres defterimi odamda bıraktım.

Tom adopted our method of bookkeeping. - Tom defter tutma metodumuzu benimsedi.

keep

Tom isn't very likely to know where Mary keeps her address book. - Tom Mary'nin adres defterini nerede sakladığını büyük ihtimalle bilmiyor.

roll
register
notebook, exercise book; register; account book
registry
tax roll
notebook, copybook, exercise book
register, inventory
account book

This is my account book. - Bu benim muhasebe defterim.

record
scrapbook
scrapbook file
defter değeri
(Ticaret) carrying amount
defter değerini düşürme
(Ticaret) write-down
defter kıymeti
(Ticaret) carrying value
defter tutma
(Ticaret) record keeping
defter tutma
(Ticaret) book keeping
defter tutma
(Ticaret) book-keeping
defter tutmak
keep the accounts
defter tutmak
keep book
defter tutmak
keep books
defter-i kebir
Ledger
defter açmak
to open a campaign for funds or for volunteers
defter değeri
book value
defter fazlalığı
(Ticaret) book surplus
defter kayıtları
book entries
defter kredisi
(Ticaret) book credit
defter onaylama
(Kanun) ratification of book
defter rica ediyorum
I would like a notebook
defter tipi bilgisayar
(Bilgisayar) notebook computer
defter tutan kimse
bookkeeper
defter tutma
bookkeeping

Tom adopted our method of bookkeeping. - Tom defter tutma metodumuzu benimsedi.

defter tutma sistemi
(Ticaret) set of accounts
defter tutmak
to keep the books, do bookkeeping
defter tutmak
to keep the accounts
defter tutmak
keep records
(defter) tutma
keeping
kareli defter
Squared notebook
çizgili defter
Lined notebook
ana defter
ledger
basit usulde defter tutma
bookkeeping by single entry
basit: defter
(Bilgisayar) simple: ledger
büyük defter
fin . ledger
ikili usulde defter tutma
bookkeeping by double entry
muhasebe dışı defter
(Ticaret) separate book
telli defter
ring binder
zımbalı defter notebook each sheet of which has a perforated line
at its top
çift taraflı defter tutma
double-entry bookkeeping
çift taraflı defter tutma
double entry
defter

    Pronunciation

    Etymology

    [ deft ] (adjective.) 15th century. Middle English defte gentle; more at DAFT.
Favorites