Bu, herkesin saygı duyduğu bilim adamıdır.
- C'est un scientifique que tout le monde respecte.
Herkesin bunu onaylamasına rağmen, ben onaylamıyorum.
- Bien que tout le monde y consentît, moi non.
Herkes onun dürüst olduğunu bilir.
- Tout le monde sait qu'il est honnête.
Başta herkes onun masumiyetine kanmıştı.
- Au départ, tout le monde fut convaincu de son innocence.
And when the aura of sports reaches the stratospheric level of a Michael Jordan, tout le monde takes notice. — Chicago Tribune, November 20, 1991.