Turkish - English
Definition of değmek in Turkish English dictionary
- touch
- worth
- pay
- brush; bear
- be worthy of
- to touch, to brush; to reach, to attain; to be worth (doing sth)
- touch lightly
- merit
- pay off
- kiss
- (for a food) to hit the spot, be just the right thing; (for something) to be just what one wanted, be just what the doctor ordered
- to have a value of, be worth
- to be worth (the trouble)
- {f} brush
- {f} bear
- be worth
- worth doing something
- butt
- bottom
- attain
- touch for
- meet
- nazar değmek
- affected by the evil eye
- nazar değmek
- be affected by the evil eye
- nazar değmek
- attacked by evil eye
- nazar değmek
- be coveted
- nazar değmek
- touched by evil eye
- nazar değmek
- distressed by evil eye
- değme
- touch
This house needs a feminine touch.
-Bu eve kadın eli değmesi lazım.
- değme
- contact
You cannot learn a language without tongue contact.
-Dil dile değmeden, dil öğrenilmez.
- nazar değmek
- Be affected by the evil eye; v. put the hex on, hex
- arka ayağı ön ayağına değmek
- overreach
- ağırlıkınca altın değmek
- to be worth its weight in gold
- canına değmek
- 1. to please greatly. 2. to cause joy to the spirit (of a deceased person)
- canına değmek
- to hit/touch the spot
- değme
- every, any: Değme adam bu işi yapamaz. Not every man can do it
- değme
- contact, touch temas
- değme
- even the most perfect
- değme
- contingence
- eli değmek
- (deyim) to find time to do sth
- göz değmek
- to be affected by the evil eye
- karşılaştırmaya değmek
- bear comparison
- nazar değmek
- to be affected by the evil eye
- nazar değmek
- for the evil eye to strike (someone)/cause (someone) misfortune
- nazarı değmek
- put the hex on
- zahmete değmek
- to be well worth the trouble
- zahmete değmek
- (for something) to be worth the trouble (it takes to do it)
- zahmete değmek
- be worth it
- zahmete değmek
- be worth the trouble
Related Terms
Turkish - Turkish
Definition of değmek in Turkish Turkish dictionary
- Değerinde olmak
- İstenilen yere düşmek, rast gelmek, isabet etmek
- Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek
- Ulaşmak, erişmek
- Ulaşmak, erişmek. İstenilen yere düşmek, rast gelmek, isabet etmek
- Hoşa gitmek
- Herhangi bir nitelikte olmak
- Zevk veren şeyler hoşa gitmek
- Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek: "Kapıdan bir an birbirimize değerek girdik."- Y. Z. Ortaç
- Değerinde olmak: "Benim ömrümün üç günü üç yüz bin liraya değer."- H. Taner
- Eş değerde olmak
- Karşılık olmak
- (Osmanlı Dönemi) temas
- eli değmek
- (Ev ile ilgili) bir şey yapmaya vakit ve fırsat bulmak
- değme
- Değme işi, temas
- değme
- Seçkin, seçme
- değme
- Her, herhangi bir, gelişigüzel, rastgele
Related Terms
değmek
Hyphenation
değ·mekPronunciation
Resimler
History
Favorites