Definition of değil in Turkish English dictionary
- not
This ship is not fit for an ocean voyage.
- Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
John is not as old as Bill; he is much younger.
- John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
- no
- am not
I am not tired. Neither am I.
- Yorgun değilim. Ben de.
I am not the captain of the new team.
- Ben yeni takımın kaptanı değilim.
- a let alone: Süt değil a, su bile yok. - There is no water, let alone milk
- No, ...: "Ev güzel miydi?" "Değil." "Was the house beautiful?" "No, it wasn't." "Burada mı?" "Değil." "Is he here?" "No, he isn't."
- not a
Life is not an exact science, it is an art.
- Hayat kesin bir bilim değildir, bir sanattır.
You have added a comment, not a translation. To add a translation, click on the «あ→а» icon above the sentence.
- Bir yorum eklediniz, çeviri değil. Çeviri eklemek için, cümle üzerindeki «あ→а» simgesine tıklatın.
- ain't
It ain't like before, you know.
- O eskisi gibi değil, biliyorsun.
If it ain't broke, don't fix it.
- Bozuk değilse tamir etme.
- un
- (initially or in anticipation of a verb) not only, let alone: Değil laleler, leylaklar bile açtı. Not only the tulips but even the lilacs have bloomed
- not: Mutlu değil. She is not happy
- un-
- aint
- isn
- not in
- nto
- değil mi ki since: Değil mi ki gelirim dedi, mutlaka gelir
- Since he said he would, he is sure to come
- de değil
- nor
- de değil
- neither
- deli olmak işten değil
- it drives one crazy
- demem o deme değil
- prov. That's not what I mean
- demem o değil
- That's not what I mean
- den daha az değil
- (Askeri) not less than
- den daha geç değil
- (Askeri) not later than
- den önce değil
- not until
- dert değil!
- it's no trouble!
- dert değil!
- (Konuşma Dili) It's no trouble!
- önemli değil
- not at all
- önemli değil
- don't mention it
- önemli değil
- it doesn't matter
It doesn't matter whether you come or not.
- Gelip gelmemen önemli değil.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemem önemli değil.
- fena değil
- all right
- bir şey değil
- not at all
This is not at all what Tom expected.
- Bu hiç de Tom'un beklediği bir şey değil.
- dinlere değil tanrıya inanan kimse
- deist
- fena değil
- good deal
- fena değil
- so so
- mühim değil
- never mind
- sorun değil
- No problem
It's no problem for me to do it this afternoon.
- Bu öğleden sonra onu yapmak benim için sorun değil.
Manpower was no problem.
- İnsan gücü, hiç sorun değildi.
- sorun değil
- that's ok
If you want to stay at my place when you're in Boston, that's OK.
- Boston'dayken benim evimde kalmak istiyorsan, sorun değil.
If you don't want to tell me, that's OK.
- Bana söylemek istemiyorsan, sorun değil.
- önemli değil
- you are welcome
- Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?
- There must be something behind this
- acil değil
- non-urgent
- adil değil
- it is not fair
- adil değil
- unfair
- aktif değil
- inactive
- bana göre değil
- far be it from me
- belli değil
- in doubt
- belli değil
- not definite
- benzer değil
- (Bilgisayar) not like
- benzer değil
- (Bilgisayar) not similar
- daha fazla değil
- no more
- daha fazla değil
- no longer
- dahil değil
- not included
- dahil değil
- excluded
- değil mi
- doch
- değil mi
- is that so
- etkin değil
- disabled
- etkin değil
- (Bilgisayar) not active
- etkin değil
- (Bilgisayar) not activated
- etkin değil
- (Bilgisayar) inactive
- gerekli değil
- (Bilgisayar) not required
Your approval is not required.
- Benim onayım gerekli değil.
Reservations are not required.
- Rezervasyonlar gerekli değil.
- geçerli değil
- (Bilgisayar) not valid
- güncel değil
- (Bilgisayar) out-of-date
- hiç de değil
- nothing like
- hiç de değil
- not a bit
- hiç de değil
- (Argo) not in the least
- hiç değil
- by no means
- hiç fena değil
- not bad at all
- ikisi de değil
- neither
- inanılır gibi değil
- (Ev ile ilgili) I don't fucking believe this
- inanılır gibi değil
- (Ev ile ilgili) you have to see it to believe it
- inanılır gibi değil
- (Ev ile ilgili) amazing!
- inanılır gibi değil
- (Ev ile ilgili) i will be damned
- inanılır gibi değil
- (Ev ile ilgili) absolutely incredible
- inanılır gibi değil
- unbelievable
- iyi değil
- not good
It is not good for your health to shut yourself in all day.
- Bütün gün kendinizi eve kapamak sağlığınız için iyi değildir.
It's not good to read in a dark room.
- Karanlık bir odada okumak iyi değildir.
- kesin değil
- not obvious
- kolay iş değil
- it's no joke
- mesele onda değil
- it is neither here nor there
- mevcut değil
- not available
This book is not available in Japan.
- Bu kitap Japonya'da mevcut değildir.
We are sorry, the person you are trying to contact is not available.
- Üzgünüz, iletişim kurmaya çalıştığınız kişi mevcut değil.
- mümkün değil
- impossible
- null değil
- (Bilgisayar) not null
- okur-yazar değil
- illiterate
- olacak gibi değil
- it's impossible
- pek değil
- not desperately
- pek iyi değil
- (Konuşma Dili) after a fashion
- pek iyi değil
- so so
- pek önemli değil
- for what it's worth
- problem değil
- (deyim) that's all right
- resmi değil
- (Bilgisayar) informal
- sonra değil
- (Bilgisayar) not after
- sorun değil
- not at all
- sorun değil
- (deyim) it's all right
- sorun değil
- it's ok
If you don't want to do it, it's OK.
- Bunu yapmak istemiyorsan, sorun değil.
I assume that it's okay with you if I take one of them.
- Sanırım onlardan birini alırsam senin için sorun değil.
- sorun değil
- (deyim) that's all right
- standart değil
- (Bilgisayar) non standard
- söz konusu değil
- there is no question
- uyumlu değil
- (Bilgisayar) not compatible
- yeterli değil
- not enough
It's just not enough.
- Bu gerçekten yeterli değil.
Moving money and technology from one side of the globe to the other is not enough.
- Parayı ve teknolojiyi dünyanın bir tarafından diğerine taşımak yeterli değildir.
- yeterli değil
- insufficient
- yeterli değil
- inadequate
- yetkili değil
- (Bilgisayar) not authorized
- zerre kadar değil
- not in the least
- önemli değil
- not important
That's not important, is it?
- Bu önemli değil, değil mi?
That's not important now.
- O şimdi önemli değil.
- önemli değil
- think nothing of
- önemli değil
- doesn't matter
It doesn't matter when you come.
- Ne zaman geldiğin önemli değil.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemem önemli değil.
- artık değil
- no
- belli değil
- not apparent
- bile değil
- not even a
- bir şey değil
- You're welcome
- birşey değil
- You are welcome
- hiç problem değil
- no problem
- pek o kadar değil
- Not so much
- umrumda değil
- I don't care!
- umurumda değil
- i don't give a shit
- umurunda bile değil
- not care
- uygun değil
- inadequate
- zamanı değil
- Not the right time for/to
It wasn't the right time for it.
- çok değil
- not so much
çok değil ama olmasını istiyorum.
- önemli değil
- not at all, think nothing of it rica ederim
- önemli değil
- it does not matter
It does not matter to me whether you come or not.
- Gelip gelmemen benim için önemli değil.
It does not matter that he did not know about it.
- onun hakkında bilmediği önemli değildir.