I exchanged seats with her.
- Onunla koltukları değiştirdim.
Please exchange yen for dollars.
- Lütfen yen'i dolarla değiştirin.
They replaced the defective TV with a new one.
- Arızalı TV yi yenisiyle değiştirdiler.
Replace the old tires with new ones.
- Eski tekerlekleri yenisiyle değiştir.
Tom got his suit altered.
- Tom takım elbisesini değiştirdi.
She altered her plans.
- O, planlarını değiştirdi.
I'm a genetically modified organism.
- Ben genetiği değiştirilmiş bir organizmayım.
Do you think it's dangerous to eat genetically modified food?
- Genetiği değiştirilmiş gıda yemenin tehlikeli olduğunu düşünüyor musunuz?
You'll have to modify the height of the table to make it fit.
- Onu uygun hale getirmek için tablonun yüksekliğini değiştirmek zorunda kalacaksın.
The constitution was amended so that women could vote.
- Kadınların oy verebilmesi için anayasa değiştirildi.
Some people want to amend the constitution.
- Bazı insanlar anayasayı değiştirmek istiyorlar.
If it had not been for his wife, he would not have changed his job.
- Karısı olmasaydı , o işini değiştirmezdi.
Long time, no see. I hear that you've changed your job again.
- Uzun süre görüşmedik. Ben, işini tekrar değiştirmiş olduğunu duydum.
This book will transform your life.
- Bu kitap yaşamınızı değiştirecek.
She altered her plans.
- O, planlarını değiştirdi.
She altered her old clothes to make them look more fashionable.
- Eski kıyafetlerini daha modaya uygun hale getirmek için değiştirdi.
Women are interchangeable instruments for a constantly identical pleasure.
- Kadınlar sürekli aynı zevk için değiştirilebilir enstrümanlardır.
These two parts are interchangeable.
- Bu iki parça değiştirilebilir.
Mary and I, who are twins, would amuse ourselves by exchanging identities and fooling everyone.
- İkiz olan Mary ve ben kimlikleri değiştirerek ve herkesi kandırarak kendimizi eğlendirirdik.
Tom is at the bank exchanging money.
- Tom bankada para değiştiriyor.
Would you like to switch seats?
- Koltukları değiştirmek ister misin?
Tom and Mary switched places.
- Tom ve Mary yer değiştirdiler.
That won't change anything.
- O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
That will change nothing.
- O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
He was bartering information.
- Bilgi değiş tokuş ediyordu.
Tom wishes he could swap places with Mary.
- Tom yerleri Mary ile karşılıklı değiştirebilmeyi diliyor.
Would you like to swap jobs?
- İşleri değiştirmek ister misin?
There are varying explanations.
- Değişik açıklamalar var.
Opinions vary from person to person.
- koşullardan insandan insana değişir.
Prices vary by location.
- Fiyatlar konuma göre değişir.
In Colombia, the population is classified into social strata ranging from one to six, one being the poorest and six being the richest.
- Kolombiya'da nüfus birden altıya kadar değişen sosyal katmanlara göre sınıflandırılır. Bir en fakir olma ve altı en zengin olma.
Many boys and girls ranging from 12 to 18 entered the contest.
- 12 ila 18 arasında değişiklik gösteren birçok erkek ve kız yarışmaya katıldı.
Because the distance between the Sun and Mars varies, temperatures range from -125 degrees Celsius in the Martian winter to 22 degrees Celsius in the Martian summer.
- Güneş ve Mars arasındaki mesafe değiştiği için, sıcaklıklar Mars kışında -125 santigrat derece ile Mars yazında 22 santigrat derece arasında değişir.
Prices range from one to five dollars.
- Fiyatlar bir dolarla beş dolar arasında değişir.
That'll change nothing.
- O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
That will change nothing.
- O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
He's always changing his mind.
- O her zaman fikrini değiştiriyor.
Patterns of married life are changing a lot.
- Evlilik yaşam şekilleri çok değişiyor.
I'm tired of altering my plans every time you change your mind.
- Senin her fikrini değiştirdiğin zaman planlarımı değiştirmekten usandım.
He's proposing a suggestion for altering the research method.
- O araştırma yöntemini değiştirmek için bir öneri teklif ediyor.
If the address changes, please contact us.
- Eğer adres değişirse, lütfen bizimle bağlantı kurun.